En Büyük Cihad Nefis İledir
EN BÜYÜK CİHAD NEFİS İLEDİR
Yazar: Celal Yağmur
Merhabalar arkadaşlar bu haftaki konumuz nefis ile insanların arasındaki bitmek bilmeyen çatışmalar ve anlaşmazlıklar ile alakalı mevzuar olacaktır…
Öncelikle birkaç ayetle örnek vermek istiyorum.”Kötü duygularını kendisine tanrı edinen kimseyi gördün mü? Şimdi ona sen mi vekil olacaksın? (FURKAN/43)
Dediler ki: “Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize rahmetinle muamele etmezsen muhakkak ziyana uğrayacaklardan oluruz!” (A’RAF/23)
Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir. Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır.”Şems suresi, 91:7-10
Şimdide birkaç hadis örnek verelim..”Bahsi geçen rivayet hadis kaynaklarında yer almaktadır. Bu hadisin zayıf olduğu bildirilmiş olsa da bu hadisi destekleyen sahih hadisler bulunmaktadır.
Hz. Peygamber (asm) Efendimiz, Tebük seferinden dönünce, “Hoş geldiniz! Küçük cihattan büyük cihada geldiniz.” buyurdu. Bunun üzerine Sahabiler, büyük cihadın ne olduğunu sordular. Hz. Peygamber (asm): “Büyük cihad: nefisin heva ve hevesine karşı yapılan cihaddır.” diye cevap vermiştir.Beyhaki, ez-Zühd, Beyrut, 1996, 1/165; Hatip Bağdadî, Tarihu’l Bağdad, 3/523-524; Zehebî, Siyer-ü Alamü’n Nübela, 56/324; Keşfu’l-Hafa, 1/511.Kaynak
“Hakiki mücahid, nefsine karşı cihad açan kimsedir.”Tirmizi, Fezailü’l-cihad, 2.Kaynak
Ayrıca, İbn Kayyim el-Cevziyye, “Mücahid, nefsiyle cihad edendir” mealindeki hadise dayanarak, kulun nefsiyle olan cihadının dış düşmanlara karşı gerçekleştirilen cihada nisbetle asıl olduğunu, Allah’ın emirlerine uyma konusunda nefsiyle cihad edemeyen kimsenin düşmanla cihad edemeyeceğini belirtir.Zadü’l-mead, 2/38.Kaynak
Evet arkadaşlar ayetlerden ve hadislerdende anlaşılacağı üzere en büyük cihadın nefsimiz ile olduğunu görüyoruz.Aslında bir çok ayet ve hadis mevcuttur konu ile alakalı,biz bir kaçı ile yetindik şimdilik.Bu örneklerden sonra konumuza girebiliriz…
NEFİS nedir; Nefis ya da Nefs, Arapça kökenlidir, sözlükte ruh, bir şeyin kendisi, akıl, insan bedeni, ceset, kan, azamet, arzu ve kötü istekler gibi manalara gelmektedir. Tasavvufî olarak da, “kendisinde iradi hareket, his ve hayat kuvveti bulunan latif buharlı bir cevherdir.” şeklinde tanımlanır…
Demekki nefis öyle hafife alınacak bir düşman değilmiş.? Nefis ile mücadele bir insanın buluğ çağına eriştikten sonra ölene kadar muhattab olduğu bir duygudur,bir düşmandır.Tabi bu nefsi ıslah etmekte adam etmekte yine bizlerin iradesi ve imanı ile alakalıdır.Kul nefsini ıslah edebilmesi için çok çaba harcaması gerekmektedir.Öyle iki lafla iki sözle ıslah olacak bir şey değildir nefis,adam sırf nefsini ıslah etmek için oruçluyken güneşin altında kızgın kumun üstünde aksama kadar kendine ceza veriyor nefsini ıslah etmek için.Tabi bu bir bid’ad davranıştır,bunu burda anlatmam uzun sürer zaten bu bid’ad larla alakalı mevzuyu yazmışım forumda…Celalyağmur ile Sohpetler bölümünde bulabilirsiniz bid’ad ve çeşitleri adlı konuyu…Yada bu linke tıklayarak direk erişebilirsiniz konuya https://www.ehlisunnetyolu.net/category/celalyagmur/
Mevzuya gelecek olursak islami olarak ne yaparsak yapalım nefsimizi ıslah etmeden hiç bir işte başarılı olamayacağız.Çünki bir insan kendi iradesi altında olan bir duyguya müdahale edemiyorsa gücü yetmiyorsa,başkalarının iradesi altında olan insanlara nasıl söz geçirebilsinki.
Bakınız Nefs engeli aşılmadan, birtakım kalbi merhaleler geçilmeden, gönülleri irşad hizmetine ehil olmak mümkün değildir. Nitekim büyük mürşid-i kamillerin hepsi de bu hususta çetin imtihanlardan geçmiş kimselerdir.
Abdülkadir Geylani Hazretleri buyurur:
“İnsanları irşâd etmek, lâfla değil, gönülden hâlis bir inanış ve iştiyakla gerçekleşir. Yine bütün bunlar; halvet, ibadet, zikir, riyâzat ve murâkabe ile alınacak neticelerdir. Yoksa, şekilcilikten ve gösterişten öteye geçmeyen ve rûha asla işlemeyen birtakım davranışlarla elde edilecek neticeler değildir.”
Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretleri’ne, kadılık yaptığı Bursa’nın sokaklarında, sırmalı kaftanıyla ciğer sattırılmıştır.
Hâlid-i Bağdâdî Hazretleri, kendisine ilimde “güneşler güneşi” denilecek kadar meşhur bir âlim iken gittiği Abdullah Dehlevî Hazretleri’nin dergâhında, önce abdesthâne temizliği vazifesine verilmiştir.
Yunus Emre Hazretleri, Tapduk Emre dergâhında, herkesin ayak bastığı eşiğe başını koymuş, iç dünyasındaki birtakım ihtilâçları bertaraf edip nefsini yerle bir ettikten sonra içeri kabul edilmiştir.
Bahâüddîn Nakşibend Hazretleri, uzun yıllar boyunca, yaralı ve cerahatli hayvanâtın tedavi ve bakımı, insanların gelip geçtiği yolların temizliği hizmetine verilmiştir.
Abdülkâdir Geylânî Hazretleri de, zâhirî ilmin kemâline vardıktan sonra nefs engelini aşarak “hîç”liği elde edebilmek için, uzun bir müddet, Bağdat harâbelerine çekilmiştir.
Velhâsıl büyük mürşid-i kâmillerin cümlesi, tevâzu ve mahviyet içindeki hizmetleriyle; nefsin enâniyet, şöhret, gurur, kibir gibi illetlerini bertaraf ettikten sonra gönülleri irşâd edecek bir mânevî kemâlâta erişmişlerdir. Yani âdeta ayaklar altında paspas olduktan sonra başlara tâc olmuşlardır…Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2018 – Şubat, Sayı: 383, Sayfa: 032.Kaynak
Evet arkadaşlar görüldüğü gibi nefsin terbiyesi Allah’a imandan sonra ikinci vazifemiz olmalıdır.! Çünki nefsine hakim olamayan bir kul hiç bir ibadetinde hiç bir vazifesinde başarılı olamaz.Nefsine yenik düşen bir insan gerek namazını gerek diğer ibadetlerini gerekse her hangi bir islami davayı sağlıklı sürdüremeyecektir.! İşte günümüz toplumunun en büyük hastalığıda nefsinin esiri olmasıdır.Nefsimizi ıslah etmeden kalkıp bir takım işlerde başarı bekliyoruz işte hatayı burda yapıyoruz bizler.! Halbuki başarının sırrı temiz bir iman ve itikad ile birlikte nefsinin kötü duygularından arınmakla olacaktır.! Hal böyle iken gerek islami tebliğ çalışmasında,gerek islami cihad çalışmasında,gerek itikadi gerek tasavuvi gerek imani gerek ahlaki gerek insani gerek her herhangi bir çalışmamızda nefsimizi ıslah etmeden kesinlikle başarılı olamayacağızdır.!
Sonrada dönüp neden başarılı olamadık deyip kendimizi şu sözle teselli ediyoruz,” Demekki kısmet değilmiş bu işi başarmamız” deyip avunuyoruz,halbuki sen daha kendi iradene sahip çıkamıyorsun mubarek.! Kalkmış insanlara topluma devlete ıslah dersleri vermeye çalışıyorsun.! Önce kendini bir ıslah et mubarek.! Bu sebeptenki Resulullah efendimiz (sav) “EN BÜYÜK CİHADIN İNSANIN NEFSİ İLE OLANIDIR” Buyurmuşlardır…
Düşününki savaş meydanında canını hiçe sayıp ölümüne savaşan mücahid’lerin mücadelesinden bile daha büyük bir cihad olduğu söyleniyor.! Çünki Efendimiz ben ümmetimin imani olarak bir yanlışa düşmesinden değil,ahlaki ve nefsi duygularına kapılacaklarından endişe ederim demiştir.! Şimdi savaşta iki insan bir birini görerek ve hazırlık yaparak savaşırlar dolayısı ile şartlar her taraf içinde meydandadır.! Ama nefsi savaş böyle değildir.Nefis gözle görünmeyen elle tutulmayan fiziki yapısı bilinmeyen büyük ve güçlü bir düşmandır.! Bundan dolayıdırki büyük cihad olarak adlandırılmıştır.Çünki nefis hamlelerini öyle tatlı yapıyorki sana karşı,sen ona boyun bükmek zorunda kalıyorsun.! Sana haramı tatlı gösteriyor,zinayı tatlı,kumarı tatlı,içkiyi tatlı,dedikoduyu tatlı,uykuyu tatlı,boş sözleri tatlı,gösteriş yapmayı tatlı,parayı malı tatlı,canı tatlı,evladı eşi tatlı vs vs..!
Bu kadar tatlı bir düşmana sen nasıl karşı koyabilirsinki.? Onu nasıl red edebilirsinki.? İşte kardeşlerim,biz ne zamanki bu tatlı düşmanla baş edebilirsek işte o zaman Allah’in gerçek dostu olacağız inşallah…
Yazar: Celal Yağmur
www.ehlisunnetyolu.net
Site Sahibi ve Yazarı