İslamı Doğru Yaşamak
YAZAR: Celal Yağmur
Merhabalar değerli arkadaşlar…
Önemli bir konu ile tekrar birlikteyiz,konumuzu kısaca başlıklar altına alacak olursak,islamı doğru anlamak veya doğru anladığımızı sanmak ile alakalı bir yazımız olacaktır…
Ve hemen ayetlerle ve hadislerle başlamak istiyorum…
Gerçekten bu Kur’an, insanları en doğru yola götürür.” (İsrâ, 17/9)
“De ki, eğer Allahı seviyorsanız bana uyun ki Allah ta sizi sevsin.” (Âl-i İmran, 3/188).
“…Eğer onlar (ihtilafa düştükleri konularda) peygambere ve aralarında dini yönden görüşlerine itimad edilen kimselere sormuş olsaydılar, içlerinden işin içyüzünü araştırıp çıkaranlar, onun ne olduğunu bilirlerdi.” (Nisa, 4/83)
Peygamber Efendimiz (asm) de Ebu Davud’da geçen bir hadiste,
“Dikkat edin, yakın da bazı insanlar, bize Kur’an yeter diyeceklerdir. Halbuki bana Kur’an’ın bir misli veya iki misli verilmiştir.”
Dikkat edilirse âyette Hz. Peygamber (asm)’den sonra, görüş sahibi ve sahasında uzman kimselere de problemlerimizi iletmemiz isteniyor. İşte dört mezhebin olması bu âyetin bir açıklamasıdır.
Özetle söylemek gerekirse, İslamı iyi öğrenmek ve yaşamanın yolu, Kur’an, sünnet ve İslam alimlerinin bu iki kaynaktan istifade ederek çıkardıkları hükümlere uymaktır…
Evet arkadaşlar,islamı doğru anlamak ve yaşamak sadece kur’an hükümlerine bakarak ve onda kendi aklı ile sonuç çıkarıp amel edilemez,çünki bizler ne bir mutefekkiriz nede bir müçtehidiz,bu yüzdendirki Efendimizin hadisleride bir ayet özelliği taşımaktadır.
Çünki Rabbimiz ona uyunki Allahta sizi sevsin buyuruyor,Efendimiz ise “Dikkat edin, yakın da bazı insanlar, bize Kur’an yeter diyeceklerdir. Halbuki bana Kur’an’ın bir misli veya iki misli verilmiştir.” buyurmuşlardır…
Arkadaşlar,İslam denilince akla ilk gelen Kur’an ve Peygamberimiz (asm)’in hayatıdır. Allah’ın emir ve yasaklarını içeren bir kitap ve o kitabı hayata dönüştürüp, uygulayacak bir peygamber göndermiştir. Öyleyse iyi bir Müslüman olmanın yolu Kur’an ve Hz. Peygamber (a.s.m.)’e uymaktan geçer. Özellikle yaşayan bir Kur’an olan Peygamberimizin örnek alınması Allah’ın en çok sevdiği bir durumdur. Nitekim Kur’anı Kerim de Allah Teala şöyle buyuruyor:
“De ki, eğer Allahı seviyorsanız bana uyun ki Allah ta sizi sevsin.” (Âl-i İmran, 3/188)
Efendimizinde buyurduğu gibi,zaman gelecek insanlar bana kur’an yeter ben başka birşeye bakmam,başka bir söze inanmam ve amel etmem diyen insanlar çıkacaktır buyurduğu gibi şu yaşadığımız zamanı kasdediyor gibi.! Halbuki bizler hiç kur’anda namazların kaç rekat olduğunu gördükmü,sadece namaz kılınması emrediliyor değilmi.?
Ama nasıl kılınacak kaç rekat kılınacak bahsedilmiyor,işte burda Efendimizin önemi ve anlamı ön plana çıkıyor.Namaz sadece örneklerden birtanesiydi,buna benzer kur’anda bir çok ayet ve hüküm mevcuttur,biz bunları kendi aklımız ile anlamaya çalışsak yanlış kararlar ve hükümler vermiş olacağız…
Tabiki burda kur’an apaçık bir şekilde indirilmiştir ayeti aklımıza gelebilir,şimdi burda imani ve inanç hükümleri açıktır (tek din islamdır,Allahtan başka ilah yoktur,O birdir ve tekdir) gibi ayetlerin doğal olarak anlaşılmaması mümkün sayılamaz…
Ama ameli veya uygulama ayetlerine gelince mesela (Namazı kılın,Zekatı verin,Cihad edin,Oruç tutun) gibi ayetleri uygulama aşaması için bir Öğreticiye ihtiyaç doğmaktadır.Yine tamda burda Efendimiz oluyor öğreticimiz…
Yani bizler herne olursa olsun Efendimizin hadislerine ve tatbiki yaşantısına bakmak zorundayız,çünki bunu Rabbimiz emrediyor…
SADECE KUR’ANA UYMAK VE BEN KUR’AN DAN BAŞKA HÜKÜMLERE BAKMAM DİYENLER
Hadis-i şerifler olmadan Kur’an-ı kerimle amel etmek mümkün olmadığı gibi, mezhepler olmadan da hadis-i şeriflerle amel etmemiz mümkün olmaz.
İmam-ı Şarani hazretleri buyuruyor ki:
İmam-ı Beyheki Delail kitabında şöyle rivayet eder:
Eshab-ı kiramdan İmran bin Husayn (Radıyallahü anh), şefaatle ilgili bazı hadisler nakleder. Oradakilerden biri der ki
Siz hadisler bildiriyorsunuz, fakat biz bunlarla ilgili Kur’anda bir şey bulamıyoruz.
İmran bin Husayn hazretleri buyurur ki
Sen Kur’anı okudun mu
Evet.
Kur’anda sabah namazının farzının iki, akşamınkinin üç, öğle, ikindi ve yatsının farzının ise dört rekât olduğuna rastladın mı
Hayır.
Peki, bunları kimden öğrendiniz? Bizden [Eshab-ı kiramdan] öğrenmediniz mi? Biz de Resulullahtan öğrenmedik mi
Peki Kur’anda kırk koyunda bir koyun, şu kadar devede şu kadar, şu kadar paraya şu kadar dirhem zekât düştüğüne rastladın mı
Hayır.
Öyleyse bunları kimden öğrendiniz? Bizden öğrenmediniz mi? Biz de Resulullahtan öğrenmedik mi? Hac suresinde (Eski evi [Kabe’yi] tavaf etsinler) âyetini okumadınız mı? Peki orada Kabe’yi yedi deva tavaf edin diye bir ifadeye rastladınız mı
Hayır.
Allahü teâlânın Kur’anda şöyle buyurduğunu duymadınız mı
(Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa da ondan kaçının.) [Haşr 7]
Hazret-i İmran daha sonra buyurur ki:
Sizin bilmediğiniz bizim Resulullahtan öğrendiğimiz daha çok şey vardır. (Mizan-ül-kübra)
Evet arkadaşlar,buraya kadar yukarıdaki örneklerle geldik,şimdi anlamış oldukki kur’anı kendi kafamıza göre yorumlayıp ben kur’an dan başka hüküm dinlemem diyenlere bir cevap niteliğinde olmuştur…
Yine konumuza dönecek olursak,islamı sadece (bir bakışa,bir mezhebe,bir anlayışa,bir ekola,bir kuruma,bir cemaata,bir islam adı altındaki kuruma veya kurumlara sıkıştıramayız) yani sadece bu grupların sözünden veya söyleminden başka birşeye bakmayan ve islamı sadece bunların peşinden giderek yaşadığını sanan vede başka bir dini görüşü kabul etmeyen en doğru din bizim yaşadığımız dindir diyen ve başka müslümanları müslüman olarak kabul etmeyen fırkalar türemiştir maalasev ülkemizde…
Islamı doğru anlamak ve doğru yaşamak için kaynaklarımız bellidir,Peygamberimiz kur’ana uyun buyururken,Kur’anda Peygamberinize uyun buyuruyor,Kur’anı Peygambersiz,Peygamberide Kur’ansız anlayamayız…
Arkadaşlar burası çok önemlidir şöyleki:
Yüce Kur’an insanlık için bir rahmet, Müslümanlar için de hidayet kaynağı bir rehberdir. Allah Peygamber Efendimizi ve Kur’an’ı göndermekle bizlere büyük bir ihsanda bulunmuştur. Ne var İslam aleminin içinde bulunduğu duruma baktığımızda, bu iki büyük nimetten yeterince istifade edemediğimiz anlaşılıyor.
Müslümanlar dünyanın değişik yerlerinde birbirleri ile savaşmakta, cemaat, kabile ve ırk taassubu ümmet anlayışının önüne geçmektedir. Her gün Yüce Kitabımızı okuyup durduğumuz halde niçin pek çok olumsuzluğun içinde yaşıyoruz? Diğer ilim erbabı gibi sufiler de bu çelişkinin sebeplerini bulmaya çalışmışlardır. İmam Rabbani Mir Muhammed Numan’a yazdığı bir mektubunda Kur’an’dan istifadenin sırlarını ortaya koymaya çalışır. Önce işe Rabbimizin bu husustaki fermanı ile başlar ve şöyle der:
Allah Teâlâ bir ayet-i kerimede Kur’an-ı Kerim ile alakalı olarak şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz bu, değerli bir Kur’an, korunmuş bir kitaptır. Ona ancak temizlenmiş olanlar dokunabilir.” (Vakıa, 77-79) bu ayetlerden Allah’ın murat ettiği engin manalar vardır.” (Mektubat, III, 4. Mektup)
Bilindiği üzere fukahamız bu ayetten yola çıkarak Kur’an’a abdestsiz dokunulamayacağı hükmünü vermişlerdir. Sufilere göre Kur’an’ı okumak ve anlamak için her ne kadar abdest ilk şart ise de bu yeterli değildir. Zira dünya sevgisi ve hırsı ile kirlenmiş bir gönül Allah kelamını okuduğunda onun gerçek muradını anlayamayacak, Kur’an’ı kendi bencil düşüncelerine göre yorumlayacaktır.
TEMİZLENMİŞ GÖNÜLLERİN KUR’ÂN’DAKİ NASİBİ
İmam Rabbani bu konudaki görüşlerini şöyle açıklamaya devam eder:
“Bu kulun yukarıda verdiğimiz ayetlerle ilgili olarak kıt aklına gelen, Kur’an’da gizli bulunan ilahi sırları sadece iç dünyalarını beşeri alakaların kirlerinden arındırmış olan kimselerin keşfedebileceğidir. Temizlenmiş gönüllerin Kur’an’dan nasibi bu olunca, böyle olmayanların eline ne geçer ki! Bu ayetten çıkarabileceğimiz diğer bir işari mana da şudur, Kur’an’ı okumaya layık olanlar ancak nefislerini kötü sıfatlardan tezkiye eden, gizli ve açık tüm şirk çeşitlerinden, içte ve dıştaki tüm sahte putlardan kalplerini temizleyen kimselerdir.” (Mektubat, III, 4. Mektup)
Bu ayetten yola çıkarak İmam Rabbani salikin tilavet ve zikir hususunda hangisine öncelik verileceğini de belirler. Buna göre salik işin başında zikirle meşgul olmalı, kalbini tam olarak temizledikten sonra Kur’an’ı daha çok okumaya başlamalıdır.
İmam şöyle der:
“Seyr u süluke yeni başlamış olan dervişlere layık olan zikirle meşgul olmalarıdır. Öyle ki zihinlerinde Allah’tan başka masivaya dair hiçbir şey kalmamalıdır. Derviş o hale gelmelidir ki onlara Allah’ın dışındakiler zorla hatırlatılmaya çalışılsa yine de onların aklına masivadan bir şey gelmemelidir. Seyr u süluke yeni başlayanlar bu vesile ile şirkten, enfüsi ve afaki ilahlardan kendilerini tezkiye ettikten sonra zikir yerine Kur’an okumaya layık olabilirler…
Sözlerime burda son verirken,farklı bir mevzuda tekrar buluşmak üzere kalın sağlıcakla diyor hepinize hayırlı akşamlar diliyorum…
YAZAR: Celal Yağmur