Kaynaklarımızı Kim Sömürüyor
MÜSLÜMANLARIN YER ALTI KAYNAKLARINI KİMLER NASIL SÖMÜRÜYOR.?
YAZAR: Celal Yağmur
Merhabalar,bu makalemizde islam topraklarındaki yeraltı zenginliklerinin,emperyalistler güçler tarafından nasıl sömürüldüklerine dikkat çekeceğiz.! Bununla birlikte,bu emperyalist güçlere yaltaklık yapan ve zemin hazırlayan sözüm ona müslüman liderlerin gafletlerinden bahsedeceğiz…
Yeraltı zenginlikleri günümüz dünyası için çok önemli ve gereksinimi olan bir kaynaktır.Biz bunların tümüne ENERJİ diyoruz.Günümüzde petrol rezervlerinin bölgesel dağılımına bakıldığında Ortadoğu bölgesinin %48,5 ile dünya petrol rezervlerinin neredeyse yarıya yakınına sahip olduğu görülmektedir. Ortadoğu’nun ardından ikinci sırada %19,8’lik rezerv miktarı ile Orta ve Güney Amerika gelmektedir. Bunu %13,3’lük rezerv oranı ile Kuzey Amerika takip etmektedir. Bunlara ek olarak küresel petrol rezervlerinde Afrika %7,6; Rusya %7,2; Asya %2,8 ve Avrupa %0,82’lik bir paya sahiptir…
Şimdi,aklı başında bir insan şu yukarıdaki tabloya baktığında,orta doğudaki savaşların niçin yapıldığını hemen anlayacaktır.! Bilindiği gibi,orta doğu ve afrika kıtası müslüman ülkelerinin çoğunlukla olduğu bölgelerdir.Belki benim bu konuda biraz duygusal davrandığımı düşünebilirsiniz.? Bu kesinlikle duygusal bir davranış değildir,bu gerçekliği ıspatlanmış bir zulmün hikayesidir.! Hani bazı reformcuların ve entellektuel aydınların dediği “zulüm 1453’te başladı” sözü varya.! Bizde diyoruzki; “Asl zulüm orta doğuda ve afrikada başlamıştır” Diyoruz…
Peki bu orta doğuyu ve afrikayı bu kadar önemli kılan şey neydi.? Sorusuna şu cevabı vermemiz kafidir galiba; Yeraltı zenginlikleri ve dünyanın enerji deposu dur diyebiliriz…Bunun ikinci nedeni ise müslümanların çoğunlukla bulunduğu bölgelerdir diyebiliriz.Bu her iki nedenleri birleştirdiğimiz vakit,bunun hak ile batıl’ın savaşıda diyebiliriz teorik olarak.Hem müslüman avı,hemde enerji avı,bir taşla iki kuş misali tabiri caizse.!
Aslında emperyalist güçler,bu sömürgenin zeminini yüzyıllar öncesin den hazırlamışlardır.İngilizlerin ilk afrika kıtasına ayak bastıklarında,o bölgenin siyahi insanlarını zorla köleleştirip kendi ihtiyaçları için kullanmışlardır.! Aynı şekilde kadınlarınada tecavüz edip,onlarıda kendi ihtiyaçlarını ve arzularını tatmin etmek için kullanmışlardır.! Tüm bunları yaparlarken de,o bölgelerin tüm yeraltı zenginliklerini de sömürmeye başlamışlardır.! Bugün afrikanın yeraltı kaynaklarının yüzde yüzüne yakını ingiltereye ve diğer emperyalist güçlere aktarılmaktadır.! Bu sebepten kimse batının insan haklarını savunduklarından ve demokratik olduklarından bahsetmesin bizlere…!!!!!!
Şu yukarıda ki anlattıklarım,
anlatamadıklarımın yüzde onu bile değildir.! Yapılan bütün zulümlerden ve dönen entrikalardan bahsedecek olsaydık,buna şu kısacık yazımızda güç getiremezdik.?
Peki tüm bunlara rağmen,müslümanlar ve sözüm ona liderleri ne yapmaktadırlar.!? Afrikada,orta doğuda,avrupada,asyada ve dünyanın her bir kıtasına yayılmış müslüman ülkeler bu sömürücülüğü ve zulümleri nasıl okuyorlar.? Bu olanlara karşı fiziki veya yasal olarak bir önlem veya karşı koyuş gerçekleştire biliyorlarmı.? Gelin birazda bu konu hakkında konuşalım.? Konuşalım ki,hak ile batıl tamamen ayrılsın.! Gerçek ile yanlış günyüzüne çıksın.?
Öyle mükemmel ve hak bir dine sahibiz ki,,,bu din,yatak odalarımıza dahi müdahale etmektedir.Kaldı ki iş hayatımıza,yaşam felsefemize,yiyeceğimize,içeceğimize ve bunların kaynağına müdahale etmesin.? Bizim konumuz enerji ve yeraltı kaynakları olduğundan,dinimizin muamelat kısımlarına pek deyinmeyeceğiz.Sadece konumuzla alakalı muamelatlara hukuklara değineceğiz.
“Allah’ın,göklerde ve yerde bulunan şeyleri hizmetinize verdiğini,nimetlerini gizli ve açık olarak önünüze bolca serdiğini görmezmisin” (Lokman 20) Ayeti kerimesinin ışığında konuya devam ederken,
müslümanların şu üç şeyde de ortak olduklarını hatırlatırız.” SU,MERA VE ATEŞ…
Yani kaynak,yani enerji,yani yeraltı kaynağı vs vs…Peki gerçektende bu enerjilere ortakmıyız.? Allah’ın biz kullarına bahşettiği ve müslümanların da hakkı olduğu bu enerjiyi dilediğimizce kullana biliyormuyuz.? Evet belkide kullanıyoruz ama nasıl.? Nasılmı hemen izah edelim; Kendi topraklarımızda çıkan enerjiyi,emperyalist şirketler işleyip,bizlerden vergisini alarak tekrar bizlere satırak kullanıyoruz.! Bu neye benzer bilirmisiniz.? Bu sizden doğmuş bir çocuğunuzun,bir başkası tarafından el konulup,onu size para karşılığında hizmet ettirilmesine benzemektedir.! İşte müslüman ülkelerin yeraltı kaynaklarınıda bu mantıkla düşünüp nasıl işlendiğini anlayabilirsiniz.
Bugün gerek afrikada,gerek orta doğuda ve gerekse ülkemizde çıkan yeraltı kaynaklarının hemen hemen tamanını emperyalist şirketlerin çalıştırdığını biliyormuydunuz.? Tarihler 24 temmuz 1924 dü gösteriyordu,yani LOZAN anlaşmasını.! Bu anlaşmanın bir metnide,yeraltı kaynaklarının yüz yıllık kullanılmaması şartıdır.! Tabi zamanla bu anlaşmaya ek yasalar çıkartılarak,yabancı firmaların bu kaynakları çıkarması dahilinde onun yani kaynağın hak sahibi olacağından,onu ticari anlamda kullana bilmesini sağlamışlardır.!
Bugün ülkemizdeki en büyük petrol firmasının hollandalı bir firma olduğunu biliyormuydunuz.? Daha düne kadar Avusturyalı enerji şirketi OMV, yüzde 100 hissesine sahip olduğu Petrol Ofisi’nin 1 milyar 368 milyon euroya Hollandalı Vitol Grubu’na satış işleminin tamamlandığını açıkladı…Alanlar kendileri,satanlar kendileri.! İşte bütün islam topraklarında da durum bundan ibarettir.! Kendi kaynaklarımızı emperyalist güçler,yine kendi aralarında satışını yapabiliyorlar.! Biz müslümanlar ve sözüm ona müslüman yöneticilerde bunlara alkış tutuyorlar günün haberi günün manşeti yapıp kasıla kasıla övünüyorlar..!!!
“Deveye sormuşlar,neren eğridir diye.? Devede onlara,nerem doğruki eğriyi söyleyeyim demiş” Bu meşhur sözü bilmeyen yok zannedersem.? Bunun için bende diyorumki,hangi adaletsizlikten,hangi zulümden,hangi batıldan bahsedeyimki.! Her tarafımız zulüm ve adaletsizlik olmuş.!!! Bu gün dünyadaki hiç bir müslüman ülkede hak bir yönetici yoktur.! Vardır diyen varsa,buyursun onunla karşılıklı delillerimizi sunarak konuşup tartışalım.! Günümüz dünyasının siyasete dini alet etme politikasıyla yaklaşılıp onu vazgeçilmez bir araç haline getirmişlerdir malesev.! Allah diyen,Kur’an diyen,Peygamber diyen koltuğu kapıyor.! O koltuğa geçtikten sonrada,belkide kafirlerin bile yapamayacağı zulmü ve adaletsizliği kendi müslüman halkına reva gören liderler türemiştir.!
Yer altı ve yer üstü ne kadar kaynağımız varsa hepsini emperyalistlere peşkeş çekerek törenlerle altın tepsilerde sunuyorlar.! Sonra dönüp,o sattığı kaynakları tekrardan onlardan yüksek mevlalarla kiralayıp,kendi müslüman halkına kazık diyebileceğimiz bir rakamla satıyorlar.! Ve bu yöneticiler ne zaman köşeye sıkışsalar,hemen Allah Kur’an deyip insanları tekrardan kandırabiliyorlar.! İşte biz dünya müslümanlarının hikayeside burda başlıyor.!
Hikayenin konusu şu; Allah de koltuğu kap,Kur’an de koltuğu kap,Peygamber de koltuğu kap…! Zaten bu halk cahilliklerinden ötürü birer koyun haline gelmişlerdir.! Siz bu halkın donunuda alsanız bunların sesi çıkmaz politikası malesev gerçek olmuştur günümüzde.!
“Ey Resulüm! De ki: “Gökleri ve yeri yoktan var eden,bütün yaratıkları beslediği halde, beslenme ihtiyacı olmayan Allah’tan başkasını mı veli (dost ve işlerimi kendisine bıraktığım vekil) edineceğim?” Yine de ki: “Bana, müslüman olanların ilki olmam emredildi ve ‘asla müşriklerden olma’ buyuruldu.” (Ali İmran)
Evet dostlar,bizlerin edindikleri velilerimiz kimlerdir.? Allah’mı yoksa sizleri yöneten sözüm ona batının kulu haline gelmiş müslüman liderlermi.? Allah’tan başka niçin veliler edinirsiniz.? Allah tağudu bir pislik olarak nitelendirirken,bizler niçin tağuda boyun eğeriz.? Niçin tağud’ları veliler ediniriz.? Hak ile batıl güneş ve ay gibi bir birlerinden ayrılmışken,neden batıla yönelirsiniz.? Şunu iyi bilinki; Allah’ın razı gelmediği hiç bir yönetim ve yönetilme şekli kabul olunmayacaktır.! Öyle ise,bütün bu tağud’ları bırakın ve Allah’ın ipine sımsıkı sarılın,kim Allah’ın ipine sarılırsa,ondan daha sağlam bir kulpa yapışmamış olur…
Öyle ise,bugün yeryüzündeki tüm müslüman yöneticilere şunu sormalıyız.? Enerjilerimizi,kaynaklarımızı neden kafirlere peşkeş çektiriyorsunuz.? Bu kaynaklar müslümanların hakkıdır.! Bu kaynakları Allah onlara lütuf ve ihsan olarak vermişken,sizler kim oluyorsunuzda bu kaynakları sahiplenip bunları emperyalist güçlere yalakalık yaparak altın tepsilerde sunuyorsunuz.? Bu kaynaklarda tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı vardır.! Müslümanların hakları vardır.!
Eyy müslümanlar.! Bundan sanra,kimki bu tağud’lara,zalimlere boyun eğip kuzu gibi sessiz kalırsa,Allah’ın,Meleklerin,
Peygamberlerin ve Müslümanların lanetleri onların üstüne olsun diyoruz…!!!!
Şunu iyi bilinki ; Allah’a muhalefet edenlere alınacak tavırlar bir kaç çeşittir: Bu sebeple,onlara kızmak düşmanlık etmeninde bir kaç çeşidi vardır.!
Birinci derece kafirler vardır: Eğer bunlar harp ehli ise onlara düşmanlık yapmak farz’dır.! Onlara yapılacak muamele,öldürmek veya hapsetmektir…
İkinci derece zalimler vardır: Bunlarada düşmanlık yapmak farz’dır.! Onlara yapılacak muamele yolları şunlardır; Onları aşağı görüp kıymet vermemek ve hürmet etmemektir.
Onlarla dostluk kurmak çok çirkin bir iştir.! Hatta haram devresine kadar gider.! Çünkü Allah buyuruyorki; “Allah’a ve ahiret gününe inananlar,Allah’a ve Rasulüne düşmanlık yapanları dost edinmezler” Bizler buna rağmen,onlara itaat edip başlarımıza amir yapıpta,müslümanların eza ve cefa çekmelerine neden olursak,işte bu büyük günahlardan sayılır.!
Üçüncü derecede bid’at sahipleri vardır; Bunlarada düşmanlık etmek mühüm bir iştir.! Taki insanlar onlardan nefret etsin.! Evla olanda onlarla konuşmamak,selam verip almamaktır.! Çünkü bu tür insanlar,insanları dalalete düşürüp,fitne ve fesadın yayılmasını sağlarlar !
Dördüncü derecede olanlar ise,büyük günah işleyen fasıklardır; Bunların işi diğerlerine nisbeten daha kolaydır.Eğer nasihat dinlerde yola gelirlerse ne ala.Yok eğer nasihat faide vermiyorsa,onlardanda uzak durmak lazım gelir.! Onlara güzelce nasihat edersiniz,selam verirlerse alırsınız,onları üzecek kaba sözler söyleyemezsiniz.Çünkü Rasulullah bunu yasaklamıştır.! Bu sebepten dolayı bir sahabeyi uyardığını biliyoruz.! Onlara çok sert ve kaba olursanız,olaki islam olma ihtimalleri varsa da onu engellemiş olursunuz bu tavrınızla.!
Bu yukarıdaki bahsettiğimiz düşmanlık meselesindeki yaklaşımları başlarımızdaki zalim,fasık veyahut müslüman yöneticilerede o derecede ehemmiyet vermemizi göstermektedir…
İşin aslı ve hakikatı şudur derim; Her ne kadarda Hz.Ömer (ra) zamanındaki adalet ve hizmet bir daha yeryüzünde bulunamazsada,bizler her zaman Allah’ın hoşnutluk duyacağı bir yönetime ve yönetilmeyi arzu etmekteyizdir.Bunun adınada HİLAFET diyoruz.! Gerçek manada islami bir yönetim,islami bir güç olmadan ne dünyadaki zulümlere nede bölgemizdeki zulümlere bir çözüm üretemeyiz.! Bizler böyle başı boş kaldıkça,elin kafirleride gelip senin yeraltı kaynaklarını sömürüp kendi halklarına konforlu bir hayat sunarlar.Ve o kaynaklarla ürettikleri silahlarlada adeta müslüman avına çıkarlar.! Her nekadarda bazı liderlerin avrupaya bir kaç seslenişi oluyorsada,cılız ve siyaset gereği olduğunu görüyoruz.! Dinimizde asl olan,konuşmak değildir.Asl olan icraattır,iştir,ameldir diyoruz…
Bugün yeryüzündeki bütün islam beldelerinin yöneticilerine bir bakınız.? Hepsininde ortak refleksleri batıya dil uzatmak ve kınamaktan ileriye gitmemektedir.! Çükü batılı para babaları bunlara ancak o kadar müsaade vermişlerdir.! Bu musadeyide tabiri caizse koyun olan halkı kandırmak için vermişlerdir.! Eğer bir yöneticinin dili biraz fazla uzarsa,o dili ya kendileri keserler,yada kendi halklarına kestirirler.! Saddam Hüseyin örneğinde veya Kaddafi örneğinde olduğu gibi.! (Allah rahmet eylesin onlara)
Bu insanları seversiniz,sevmezsiniz.Bunlara zalimde dersiniz,alimde dersiniz.Burası beni ilgilendirmez.! Beni ilgilendiren ve bir müslüman olarak onurumu zedeleyen tarafı,bu insanların sözde bile olsa müslüman olmalarıdır.! Müslüman kimliği taşıyan liderlerin bu şekilde (özür dileyerek söylüyorum) aşağılanarak öldürülmeleri,
benim onurumu,şerefimi ve hasiyetimi inciltmiştir.! Benim bu olayı niçin bu şekilde anladığımı herkes anlayamaz.? Neyse konumuz bu değil tabiki…İşte batılı para babaları,günümüzdeki sözüm ona müslüman liderleri böylelikle avuçlarının içlerinde tutmaktadırlar.!
Şuna emin olunuzki,bir insanın gerçek niyeti Allah rızası ise,yaratılanlardan hiç bir zaman korkmamalıdır.Tek korkusu sadece Allah olmalıdır.Hz.Ömer (ra) gibi…
Öyle ise,bu batılı para babalarına,kafirlere,
emperyalist güçlere kim nasıl dur diyebilecek.? Böyle vasıflara sahip bir müslüman lider bulabilecekmiyiz.? Ben burda kimseye ne umut vermek isterim,nede ümitsizlik vermek isterim.Ben sadece şunu söyleyebilirim; Bizler,yani müslümanlar,ne zamanki birlik olup,ümmet olup bu şuurla yaşayıp bu inanç üzerine birleşip biyad ettiğimiz vakit,Allah’ın yardımınıda umut ederek,böyle bir liderinde geleceğini ümit etmekteyim inşallah…Yeterki bizler gücümüzü,kuvvetimizi bir birlerimize karşı savaş açarak değilde,kafirlere karşı bir olarak birleşmiş olalım.! Biz ne zaman böyle birlik olursak,işte o zaman Allah bir kurtarıcı gönderecektir diyorum inşallah…
Bizler yer altı kaynaklarımıza,dünya mazlumlarına,müslümanlara sahip çıkabilmemiz için,devlet olmamız şarttır.Çünkü bazı şeyleri ancak devlet eli ile yapabiliriz.Cihad gibi,kalkınma gibi,hak hukuk adalet gibi vs…Gerçek anlamda Hilafi bir devlet,Hilafi bir güç olmadan malesev bazı şeyleri düzeltmeye kadir olamayız.! Sözde müslüman liderler değil,özde müslüman liderler olmalıyız.! Amacımız ve gayemiz bu doğrultuda olmalıdır biz müslümanların.Bireyselde müslüman olmamız,takvalı olmamız dünyanın ve mazlumların derdine çare olamaz tek başına.! Bunlarla birlikte devlet olabilirsek bir anlam ifade edecektir inşallah.Tabiki takva önemlidir,tabiki ihlas önemlidir.! Ama maalesev,bu kavramlar bireysellikte kaldıkça,dünya mazlumlarına ve müslümanlarına bir faide sağlamamaktadır.!
Bu konu başlı başına bir ansiklopediyi dolduracak konulardır.Dolayısı ile,bu konuyu burada sonlandırmak istiyorum.Zaten kısada olsa anlatacaklarımızıda anlattık,
anlayacaklarımızıda anladık.! Herkese selam eder,hayatlarınızda başarılar dilerim,kalın sağlıcakla…
YAZAR: Celal Yağmur