Ruh Beden Ve Acizliğimiz
BEDENİN VE RUH’UN MAHİYETİ İNSANOĞLUNUN
ACİZLİĞİ…
YAZAR: Celal Yağmur
(Bismillahirrahmanirrahim)
“İnsanı bir nutfeden meniden yarattı. (Bir de ne göresin!) O (insan, yaratıcısına karşı) apaçık bir düşman kesilivermiş. (16/Nahl 4)…Sonra meniyi pıhtılaşmış kan
(alak) olarak yarattık. Sonra o kanı çiğnenmiş bir et parçası (mudğa) olarak yarattık. Sonra o et parçasını kemik olarak yarattık, sonra da kemiğe et giydirdik. Sonra onu (sureti, aklı, duyguları olan) bambaşka bir varlık olarak inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir”(23/Mü’minûn 14)…
Yukarıdaki ayetler ve daha bir çok ayet insanoğlunun yaratılış mahiyetini belirtmektedir.Bilindiği gibi,insanoğlu daha vücud bulmadan önce ruh halindeydi.Yani önce ruh’larımız yaratıldı,sonrada vücud olunduk.İlk insan Hz.Adem toprakdan ( balçık’dan) yaratıldıktan sonra,O ve eşin’den türeyerek çoğaldık.! İnsanoğlunun özü ilk yaratılışda balçığın kuruyan çamurunda oluşmuştur.Bu yaratılışdan sonra,meniden çıkan bir damla sudan türedik ve çoğaldık.! Dikkat edin.! Bir damla sudan diyorum,burası çok önemli,ilerde buna deyineceğiz.Bedenimizin ve ruhumuzun birlikte çalışmalarına örnek vermek gerekirse; Beden (Vücud) binek,Ruh ise binicidir.Yani bedenimiz,ruhumuzu taşıyan geçici bir taşıyıcıdır.! Öyle ise,bizlerin aslı ve kalıcı olanı ise ruhumuzdur.! Çünki beden ölümle birlikte vazifesini bitirmiş olacaktır,ruh ise ebedidir…
Buda kabir azabını ve Ahiret hayatının cezasını inkar eden nasipsizlere bir cevaptır aslında.! Onlar’ çürüyüp yok olan bedenlerimizmi azap görecekmiş diyorlardı.! Bende onlara diyorumki; Azabı ve mükafatı beden değil,ruh tadacaktır.! Bu dünyadaki bedenimizi bir giysi gibi düşünebiliriz,ahirette ise yeni ve mahiyetini bilmediğimiz bir giysi (vücud,beden) giyineceğiz.Azabı,acıyı ve zevki ruh tadacaktır diyorum.! Çünki Cehennemdeki kafirlerin azaplarından bahsedilirken,onların vücudlarının çok büyük olacağından bahsediliyor.Buda bize ahirette yeni bir vücud bahşedileceğine işarettir.Tabi bu vücudu şuanki bedenimizle kıyaslayamayız,dediğimiz gibi,burdaki bedenlerimiz geçici bir taşıyıcıdır.Ahiretteki beden ise kalıcıdır.Bu sebepden,her iki bedenlerde mahiyet olarak birbirlerinden farklıdırlar…
Ruhun mahiyetine gelince; O bir nurdur.! Şöyleki,hiç bir mahlukat daha yaratılmamışken,Yüce Allah Hz.Muhammed’in (sav) nurunu yaratmıştır.! Biz ümmetin ruhunuda O’nun nurundan yaratmıştır.Bu durum hadislede sabittir ( Ümmetimin ruhu,benim nurumdan yaratılmıştır) buyrulmaktadır.Hatta geçmiş tüm Peygamberlerin ruhu dahi bu nurdan yaratılmıştır.! O halde,ruha nur’da diyebiliriz,özü nurdur diyebiliriz.( Allah nurun’dan üfledi ) kavramıda buna işaret etmektedir.! Uykudayken gördüğümüz rüyaları beden ve gözler değil ruh görmektedir.Rüya esnasında,ruh bedeni terk eder,rüya bitince tekrar bedenine döner.Şimdi burda ruhu bir cisme benzetmek doğru olmaz.! Onun cismini ve mahiyetini Allah bilir diyoruz.Şukadarını söyleyebilirizki,ruh bir nur’dur,bununda cismini bilemeyiz keza.? Tabi her nekadarda cismini bilmezsekde,özelliklerini ve çeşitlerini bilmekteyiz,bunada ileride deyineceğiz…
Tekrar bedene dönersek.? Beden (Vücud); İçi üstün özelliklere sahip organlarla,dışı mükemmel bir görünüşe sahip yapıdır.! Yaratıcı her canlıya,doğaya attığı imzasını,insan bedeninede atmıştır.! İnsan bedeni diğer tüm canlılardan daha üstün ve özelliklerle donatılmıştır.! Biz burda insan anatomisinden bahsetmeyeceğiz,zira bu uzun ve derin bir mevzudur.Şu kadarını söyleyebilirizki,insanoğlu yaratılmışların en şereflisi ve üstünüdür.! Tabi bu üstünlük sadece bedeni olarak değildir.Ruhani bir üstünlüktür.Habis (pis) bir ruh olduğu gibi,temiz bir ruhda vardır.! Meleklerden üstün olduğu gibi,hayvanlardan aşağıda olanda vardır.! Bunlara ileride ruh’un çeşitleri bölümünde bahsedeceğiz.
Beden demiştik.? Beden öyle bir alemdirki,küçük bir kalem noktasından yüzlerce kat daha küçük canlılar barındırmaktadır.! Gözle görünemeyen,hatta mikro cihazlarla dahi görülemeyen canlılar vardır.! Siz o canlılardan biri olduğunuzu düşünsenize.? Belkide alemde bundan daha büyük bir yer yok diye düşünürdünüz.! Halbuki insanoğlunun boyutu şu devasa evrene göre tarif edilemeyecek kadar miniktir,minik cümlesi bile abestir aslında.! Bu minikliği tarif edecek kelime dahi yoktur.! Peki öyleyse,evrende bu kadar küçük,ama kendi içinde bir evren olan insanoğlunu bu kadar özel yapan şey nedir.? Aklımıza hemen şu ayet geliyor ” Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” işte ademoğlunu ozel yapan budur yani halife oluşu.! Yönetici,imam,idareci,şeriatı düzenleyen vs’dir halife.! Tabi bu kadar büyük mertebeleri olan bir insanın,bedenide özel olmalıydı.! Aslında aklı başında bir insan,Allah’ı tanımak ve görmek için bedenine bakması yeterlidir.! Organların işleyişi,uzuvların özellikleri,birbirleri ile uyumu,ve iki tane mükemmel özellikleri olan,kalp ve beyin,tabiri caizse,biri Padişah biri Vezir konumunda.! Hangi birinden bahsedelimki,saç kılından tırnağa kadar mükemmelin ötesi bir yaratılış…
Düşünün böyle özel ve üstün kabiliyetlere sahip bir bedeni,daha mahiyetini bile kavrayamadığımız bir ruha binek olarak tahsis edilmiştir.! Eğer binek böyle üstün yaratılmışsa,binici olan ruh ne kadar şerefli ve özeldir.! Tüm bunlara binaeyn bu iki yaratılmışında biri ebedi diğeride geçici olarak vazife yapmaktadır.! Geçici olan beden bu kadar özelse,ebedi olan ruh nasıldır.? İşte ibret alınması gereken nokta burasıdır.! Geçici olan dünya bu kadar özel ise,ebedi olan Ahiret nasıldır.? Tüm bunları düşünen insanın Rabbine secde etmemesine şaşarım ben..!
Öyle ise gelin ruhun özelliklerinden bahsedelim biraz.?
Emir aleminden olup, beden ülkesini idare etmesi için kendisine müstakil bir varlık verilen bir kanun. Bedenden ayrılınca da varlığını devam ettirebilen latif bir cisim. Bazı insanlar Peygamber Efendimize (sav) ruhu sordular. Cevap vermeyip, vahyi bekledi. Gelen ayet gayet netti: “O, rabbimin emrindendir, de.” Ruhun varlığı tasdik ediliyor, fakat mahiyeti açıklanmıyordu. Çünkü, muhatapların söyleneni anlamasına imkan yoktu.
Akıl, “emir aleminden” olan bir varlığı kavrayacak kapasitede değildi. “Emir alemi” ölçüden, tartıdan, şekilden, renkten uzak varlıkların dünyasıdır. Maddeler için söylenen uzun, kısa, mavi, sarı, yuvarlak, düz, ağır, hafif gibi kelimelerin o alemde karşılığı yoktur. Ölçülere mahkum akıllar, ölçülemeyeni nasıl anlasın?
Hadiste “Kendini bilen rabbini bilir.” buyuruluyor.Şu halde, insanın kendini tanımaya çalışması şart. Kendimizden giderek Ona ulaşacağız!
Ruh hakkında neler biliyoruzki.? Daha Ruhun kendisini bilemiyoruz. Ancak bazı özelliklerinden söz edebiliriz:
Ruh, eliyle tutar, gözüyle görür, kulağıyla işitir, ayağıyla yürür… Bedende bulunduğu sürece bedene muhtaçtır. Faaliyetleri bedenle sınırlıdır. Ölüm, onun beden zindanından kurtulup, hürriyetine kavuşmasıdır. O zaman bedene ihtiyacı kalmaz. Gözsüz görür, kulaksız işitir, beyinsiz düşünür. Mahşere kadar bedensiz bekler. Ahirette yeniden ve yeni bir bedene kavuşur…
İnsanoğlunun ruhu şu iki özelliklerden biridir; Ya Şeytani,Yada Meleki’dir.! Şeytani ve günahkar olan bir ruh,hayvanlardan bile aşağıdırlar,yani bir köpek dahi bu ruhdan değerlidir.! Meleki ve mü’min olan bir ruh’da,Meleklerden dahi üstündür.! Aslında insanoğlunun ruhu günahsız ve tertemiz bir fıtrat üzere yaratılmıştır.Lakin o ruhu insanlar günah yoluna girerek kirletmiş ve habis bir ruh haline getirmişerdir.!
İKİNCİ BÖLÜM; İNSANOĞLUNUN ACİZLİĞİ…
Aslında şöyle derince bir düşündüğümüz vakit,çok üstün özelliklere sahip şekilde yaratılmış olan bedenlerimiz,Allah indinde çok değersizdir.! Evet insan anatomisini incelediğimiz vakit bizleri hayrete düşürüyor mükemelliği ile.! Lakin ebedi olmayan ve geçici olan bu bedenlerimiz aslında yaratıcı nazarında çok değersizdir.! Yaratıcı nazarında değersiz olan insan vücudu ve dünya,bizler içinde değersiz olmalıydı.? Ama bizler,hem dünyaya hemde kendi bedenlerimze hayran olup onlara teslim olmuşuzdur.! Hayranı ve esiri olduğumuz dünyada,insan vücududa yok olacaktır.Ve yok olan her şey değersizdir aslında.Bizler bu geçici olan unsurlara değilde,kalıcı ve ebedi olana değer vermeliyiz.! Bukadar değersiz olan bir bedene,tabiri caiz ise,kul köle olmuşuz adeta.! İnsanın karşı cinsine hissettiği duygular anlatılmaz derecede büyüktür.! Güzel bir kadın düşünün,siz normalde o kadının güzelliğine hayran kalmışken,diğer tarafdanda onun en değersiz pis ve kötü kokan yerine ( Bacak arasına ) ulaşmak istemektesinizdir.! İşte bu durumda biz insanoğlunun ne derecede şehvet esiri ve kölesi olduğumuzu göstermektedir.!
Aslında insanoğlu nasıl bir maddeden yaratıldığına bir baksa,kendinden tiksinmesi gerekmektedir.! Ki kaldıki bu haldeyken bile kibirlenip,büyüklük taslamaktadır.! Bu anlatacaklarım aslında insanı aciz ve değersiz bir yaratılışla yaratılmış anlamında söylemiyorum.! Bilakis,insanoğlu yaratılmışarın en şereflisidir.! Biz burda ne derecede aciz bir mahlukat olduğumuzdan bahsedeceğiz.! Ve bu acizliğimizi hatırlayıp,Yaratıcısına isyandan ve kibirden kaçınmayı hedefliyeceğiz.! Kısacası şöyle diyeceğiz kendimize; Ey insan.! Kibirlenmeden,büyüklenmeden önce nerden ve ne şekilde geldiğine bir bak diyeceğiz.! Evet nerden ve ne şekilde geldik,doğduk şu dünyaya.!
Bunu düşünen bir insan kesinlikle büyüklenmez ve kibirlenmez.! Her birimiz,babalarımızın ve annelerimizin cinsi münasebeti ile içinden çıkan pis bir sudan ( Meni’den ) geldik.! Biz insanoğlunun özü ve ilk vücud şekilleri bu sudan oluşmaktadır.! Anne rahminde ve karnında belirli bir süre kaldıktan sonrada,yine o pis kokan yerinden dışarı çıkıyoruz.! Belirli bir yaşa kadar,altımızı kirleterek büyüyoruz.! Daha ilerki yıllarda ise,tüm bu geçmiş yıllarımızdaki halleri unutup,kibre ve gurura kapılarak isyan yolunu seçiyoruz.! Halbuki ilk defa pis bir sudan gelmiştik değilmi.? Şu an halhazırda olan bedenimizin iç organlarını bir düşünsek,yine kendimizden iğrenirdik.! Şöyleki; Karnımızda ve bağırsaklarımızda taşıdığımız dünyanın en kötü kokan bir maddesi olan dışkının hamballığını yaptığımızı unutuyoruz.! Bu öyle pis kokan bir şeyki,insan kendi dışkısının kokusuna bile dayanamıyor.! Sizlere başkasının dışkısına çıplak elle dokunulması şartı ile ücret verseler kesinlikle bunu kabul etmezdiniz.! Düşünün bi,bu iğrenç ve kötü kokan maddeyi karnımızda taşıyan bizler neyin büyüklüğünü yapıyoruz.! Kime karşı kibirlenip isyan ediyoruz.! Kendimizi ne zannediyoruz.! Bacak arasındaki organdan çıkan bir damla pis sudan dünyaya gelen ve karnında pis kokulu dışkı taşıyan hambal.! Kimsin sen.! Nesin sen.! Kime bu büyüküğün ve kibrin.! İki gün yıkanmazsan,hergün ayaklarını yıkamazsan leş gibi kokan bir mahluksun sen ey insan.!
Bu yukarıda anlatılanlar,insanoğlunun şerefli ve üstün yaratılışına karşı bir nisbet değildir.! Tam tersine insanın Rabbini bilmesi için önce kendini bilmesi düstürünün bir karşılığıdır.! Yani biz burda insanoğlunun hem çok şerefli olduğundan,hemde çok aciz olduğundan bahsettik.! Çünki,gereksiz büyüklenmeler yapan insanoğluna bu acizliğini hatırlatma gereği duyulmuştur.!
SON BÖLÜM; DEĞERLENDİRME
Aslında anlatılması ve bahsedilmesi öyle çok geniş bir mevzudurki bu konu,burdan hepsinden bahsedemezdik.! Biz kısa kısa özetleyerek anlattık hadiseyi.! Tabi yinede bir çok konuya değinemediğimizi belirtmek isterim.Çünki internet ortamındaki insanlar,fazla uzun olan yazılardan kaçınıyorlar.! Uzunca konu okumak onlar için bir zulüm olabiliyor.! Bu sebepten,bizde mümkün olduğu kadar kısa ve öz anlatmak istedik konuyu.! Yinede aklına bir şeyler takılan okuyucularımız,o konu hakkında bildiklerini anlatabilir veya soru sorabilirler.Makalemiz genel olarak şu durumu izah etmiştir.? İnsan bedeninin üstünlüğü ve mükemel bir şekilde yaratıldığından,ve yine tam tersi ne kadar aciz ve değersiz oluşundan bahsedilmiştir.Burda asıl değerin ruh’larımızla alakalı olduğunu gördük.Çünki bedenin şerefi ve alçaklığı o insanın ruhi durumu ile alakalıdır.! Ruh şereflise,bedende şereflidir.Ruh alçaksa bedende alçaktır.! Senin bedeninin ve ruhunun şerefi ve alçaklığı,senin imanın ile alakalıdır.! Yoksa (haşa) Allah kimseye zulm etmez,insanoğlunu en güzel suretle yaratmış ve yaratılmışların en şereflisi yapmıştır.! Bizler kendi kendilerimizi şerefli veya alçak yapmışızdır.!
YAZAR: Celal Yağmur