Şeytanlar Bu Konuya Çok Kızacak
ŞEYTANLAR BU KONUYA ÇOK KIZACAK.!!!
YAZAR: Celal Yağmur
Merhabalar; Bu makalemizde şeytanın ve nefsimizin oyunlarından ve tuzaklarından bahsedeceğiz.Bu yazıyı bir savaş sıtratejisi olarakda okuyabiliriz.Gerçek bir savaşta siz düşmanı,düşmanda sizi görebilmektedir.
Ama bizim bahsedeceğimiz savaşta ise,düşman sizi görebiliyor fakat siz düşmanı göremiyorsunuz.! İşte bütün meselede burda başlıyor.!
Henüz sınırlarını ve mahiyetini dahi hala öğrenemediğimiz müthiş bir alemde yaşıyoruz.! İnsanlar,hayvanlar,melekler,şeytanlar,cinler,
ruhlar ve nefisler…Özelliklerini bildiğimiz fakat
mahiyetlerini bilmediğimiz canlılar.! Bunlarla birlikte yerler,gökler uçsuz bucaksız karanlık uzay boşluğu ve evren..İşte tüm bunların yaratılmasına sebep yaratılmış olan tüm canlılardır.Canlılar içinde de yeryüzündeki en şerefli canlı olan insanoğlu,yani bizler..
Allah,insanoğluna verdiği mükemmelliği,yeryüzündeki hiç bir canlıya vermemiştir.! Bunlardan en çok ön plana çıkanları ise, AKIL FERASET ve İRADE‘dir. Bu üç özellik,insanoğlunun gözle görülen ve görülemeyen düşmanlarına karşı koruyucu olan en büyük ve etkili silahlarıdır.! Aynı şekilde,bu üç özelliğin doğru çalışmamasından faydalanan içimizdeki ve dışımızdaki görülmeyen düşmanlar ordusu.! İşte böyle bir alemde,Yaratıcı ve yaratılan ilişkisinin,Yaratıcının ön gördüğü imtihanı kazanabilme mücadelesi vermekteyiz insanoğlu olarak..Mücadelemiz çetin,yükümüz ağır,düşmanlarımız pek kuvvetli ve sinsi.! Öyleki,senin damarlarına kadar sızıp,seni içten yok eden feth eden müthiş özelliklere sahip bir düşman.! Kur’an da bunun ismi İBLİS ve ŞEYTAN olarak anılıyor,insanoğlu ise buna kısaca ŞEYTAN diyor.!!!
Tüm bu alemin yegane tek sahibi olan ALLAH,düşmanlarımızın tuzaklarını ve özellıklerini yine bizlere indirdiği KUR’AN’I KERİM de bahsetmektedir.İşte onlardan bir kaç örnek;
“Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin.Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır”…”İşte bu şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Siz onlardan korkmayın, eğer mü’minlerseniz, Benden korkun”…”Fakat şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları durumdan çıkardı”…”Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin hayasızlığı emrediyor”…”Şeytan da onları uzak bir sapıklıkla sapıtmak ister”…”Şeytan Onlara vaadler ediyor, onları en olmadık kuruntulara düşürüyor. Oysa şeytan, onlara bir aldanıştan başka bir şey va’detmez”…”Gerçekten şeytan, içki ve kumarla aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi, Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi.?”…”Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bunlardan kaçının; umulur ki kurtuluşa erersiniz”…!!!
…Ve daha bir çok ayet ve hadis mevcuttur bu düşman ile alakalı.?
Allah düşmanlarımızı var ettiği gibi,onlara karşı nasıl korunacağımızı da bizlere bildirmiştir. Şeytan dışımızdaki gözle görülemeyen düşmanlarımız biridir.! En az şeytan kadar belkide ondan da tehlikeli ve sinsi olan birde NEFİS var.! Buda içimizdeki,göğsümüzün ortasında bulunan cismi bilinemeyen sessiz ve çok sinsi olan büyük bir düşmandır.! Nefis hakkında bir kaç Kur’an örneği:
“Onlar Bize zulmetmediler, ancak kendi nefislerine zulmettiler”…”Fakat onlar ancak kendi nefislerini şaşırtıp saptırırlar da şuuruna varmazlar”…”Her nefis ölümü tadıcıdır”…”Kendi nefislerine ihanet edenlerden yana mücadeleye girişme”
Görüldüğü gibi,şeytanın tuzaklarını açıkca bildiren Kur’an,nefisle alakalı tuzaklardan fazlaca bahsetmemektedir.! Sadece nefse uyulmasının kötülüklerinden bahsedilmiştir genel anlamda…Buna rağmen yinede bir kaç korunma tedbirlerinden bahsedilmiştir,bunlardan birazdan bahsedeceğiz…Bu durumda,bizi nefsimize karşı nasıl korunmamız gerektiğini yine bizleri nefislerimizle baş başa bırakılarak çözmemiz istenilmektedir…Peki öyle ise,bu nefis nedir,nerdedir,bu bir et parçasımı yoksa ruhani bir mahlukmudur birazda ondan bahsedelim…
Nefis ruha ait bir özelliktir. Ruhda bulunan bu özellik insana devamlı olarak günah işlemeyi telkin eder. Nefsin isteklerini yerine getirdikçe güç kazanır; ameli salih ve takva ile yaşadıkça da zayıflar.
Nefisle mücadele, nefsin çirkin emellerini frenlemek, arzularını dizginlemekle olumsuz tavırlar sergilemesinden korunmakla olur. Bu ise, ancak güçlü bir iradeye bağlı olarak gerçekleşebilir. Güçlü iradenin varlığı ise, olumlu manadaki güzelliklerin zihinde gereken sinerjiyi oluşturacak bir potansiyel enerjiye ihtiyaç vardır. Bu potansiyel enerjinin meydana getirdiği sinerji, aynı zamanda insan vicdanını güzelliklere teşvik ederek, metafizik gerilimin oluşmasını sağlar.
Bir taraftan nefsin, kör hissiyatın arzularını dizginlemekle onun mücadele azmini kırmak, diğer taraftan ruhun, kalbin ulvi arzularını kamçılamakla metafizik bir gerilim ortamını hazırlamak, bu mücadelenin nirengi noktasını oluşturmaktadır. Bu metafizik gerilimi korumak için her an ümit ve korku hattında bulunmak gerekir.
Hayat mücadelesinde nefs-i emarenin aldatmasından korkmak ve Allah’ın rahmetiyle kendisine yardım edeceğini ümit etmek, bu metafizik gerilimin lokomotifi hükmündedir.
Birinci basamakta hep kötülükleri tavsiye ettiği için, kendisine “Nefs-i Emare” adı verilmiştir. Nefs-i Emarenin frenlenmesi, ona geri adım attırır ve ruhun ulvi isteklerine karşı çıkmasını önler. Mücadele olumlu anlamda devam ettikçe, nefs-i emmare, alçaklık çukurundan çıkıp ruhun ulvi basamaklarına tırmanmaya başlar. Bu tırmanış nefis için ikinci basamak teşkil eder.
İkinci basamakta,nefs-i emarenin eski çirkin arzularına karşı çıkarak, ona boyun eğdiğinden dolayı sahibini kınamaya başlar. Bu basamağın adı,çok kınayan anlamına gelen “ Nefs-i levvame”dir.
Üçüncü basamakta, yalnız sahibini kötülüklerinden ötürü kınamakla kalmaz; ruhun ve kalbin o ulvi istek ve arzularının güzelliğine itimat eder, onları içine sindirmeye çalışır ve onlarla tatmin olur. Bunun için bu basamağın adı “Nefs-i mutmainne”dir.
Dördüncü basamakta. Ulvi arzuların peşine takılmış, onları içine sindiren ve kendini tatmin etmeye çalışmanın ötesinde, kötülük ve çirkinliklerden tiksinti ve huzursuzluk, iyilik ve güzelliklerden ise mutluluk ve haz duymaya başlar. Bu yüzden bu basamağa hoşnut olma manasına gelen “Nefs-i raziye” adı verilmiştir.
Beşinci basamakta ise, nefis ruhun izini takip ederek, geniş bir alanda güzellikleri kucaklamaya ve her işte kendisinin değil Rabbinin hoşnutluğunu kazanmaya başlar. Ve bu tavrıyla Rabbinin hoşnutluğunu ve rızasını kazanır. Bundan ötürü kendisine kendisinden hoşnut olunan anlamına gelen “Nefs-i marziye” adı verilmiştir.
Kur’an’da bütün bu basamaklara işaret edilmiştir:
“Şüphesiz nefis sürekli kötülüğü emredendir / Nefs-i emmaredsir.”(Yusuf, 12/53)
mealindeki ayette “Nefs-i emare”ye işaret edilmiştir.
“Nefs-i levvameye yemin olsun.”(Kıyamet, 75/2)
Ayetinde nefs-i levvamenin saygın bir yere kavuştuğunu, güzel bir mertebe kazandığını dikkatlere sunmak üzere, onunla yemin edilmiştir. Nefs-i mutmainne, nefs-i raziye ve marziyenin üçü de peş peşe ayetlerde gelmiştir.
“Ey Nefs-i mutmainne! Haydin artık O’ndan hoşnut olmuş ve onun hoşnutluğunu da kazanmış olarak Rabbine dönüver.”(Fecir, 89/26-27).
Görüldüğü gibi nefisle mücadele belkide şeytan ile olan mücadeleden daha zor gibi.!
Bilindiği gibi şeytan hilelerini vesvese ile insanlara sunmaktadır.! Nefis ise kötü ve pis olan şeylere hoşnutluk duyarak sahibine yanaşmaktadır.! Nefsi ıslah mümkünken,şeytanı ıslah mümkün değildir.! Yani,nefsinizi kendi güzel amellerinize köle edebilirsiniz,yukarıdaki bahsedilen beş basamaktan sonra,artık nefsin işi bitmiştir.! Ama şeytan böyle değildir.! Nefsinizi yenseniz bile ki bunu başarmak çok zor.! Şeytanı yenme veya onu ıslah etme gibi bir kuvvet ve gücümüz yoktur.Belki onun vesveselerine karşı çıkarız lakin bu tam anlamda bir galibiyet değildir.! Çünkü o son nefesinize kadar sizinle mücadele içinde olacaktır.! Seksen yılda başaramadığı işini,belkide son nefesde size bir kadeh soğuk su ikramı karşılığında imanınızı elinizde alacaktır.!
Hal ve durumlar böyle iken,bunlardan yani,şeytan ve nefisden korunmanın bir yolu yokmudur.? Olmaz olurmu tabiki vardır.Onların kendilerine göre gizli sinsi ve etkili silahları varsa,bizlerinde mükemmel olan özelliklerimiz vardır,mesela; Akıl,Sezgi,Düşünce,İrade gibi…Her hangi bir insanoğlu içinde bulunan bu silahları vicdanı ile birlikte yerli yerinde kullandığı vakit,onun malub edemeyeceği düşman yoktur.! Allah onlara yani şeytana ve nefse,bir kaç üstünlük vermiş isede ( Hile tuzak ve görülmezlik anlamında) bizlere verdiği üstünlüğün yanında lafı bile edilemez.! Bizdeki silah,bir kuru sıkı tabancanın karşısındaki,otomotik tüfek gibidir.! Onun adı ise AKIL’dır.! Çünkü bu silah insanoğlundan hariç hiç bir mahlukata verilmemiştir.! İşte bizleri bu uçsuz evrende görülen,görülmeyen bütün düşmanlarımızdan koruyan yegane sermayemizdir.Bu silahı vicdanı ile yerli yerinde kullanan insanlara Müttaki denir.( Müttaki; Günahlardan sakınan,Allah’dan korkan,aklı ve vicdanı ile dinini tam manası ile yaşayan demektir.)…
Aslında düşmanlarımızın taktikleri hemen hemen hep aynıdır.? Biri sürekli vesvese verirken,diğeride sürekli istek ve arzu peşindedir.? Bu sinsi tuzaklara günün yirmidört saati tanık olmaktayız.İşte,evde,
yemekte,namazda,yatakda vs vs…Su uyur,düşman uyumaz misali her an görev başındadırlar.! Zaten aklı başında ve vicdanlı bir insan onların tuzaklarını fark etmektedir.Cahiller ise fark edemezler.! Çünkü,cahiller bu vesveselerden ve arzulardan hoşnut ve zevk almaktadırlar.! Bu nefsi tatmin meselesilir,nefsini tatmin edense,şeytanın ve nefsinin kulu olmaktadır.! İşte tamda bu noktada,Müttakiler bu tür insanlardan kendilerini ayırmaktadır.Çünkü müttakiler,nefislerinin ve şeytanın değilde,imanlarının gereğini yerine getirirler.Bunuda yaparlarken,akıllarını ve vicdanlarını kullanırlar…
Ticaret yaparken,akıllarımıza gelen türlü türlü entrikalar değersiz malı değerlimiş gibi göstermeye çalışıp kar gütmeyi düşünen insanların hali şeytanın vesveselerine tabi olmuş insanın hali gibidir.! Aynı şekilde,namazlarda Allah’ı ve Ölümü düşünmeyipte,dünya malını geliri gideri düşünen insanların halide yukarıdaki gibidir.! Aslında AKIL isterse bu düşüncelere müdahale edebilir.! Fakat tamda bu noktada NEFİS işi ele alıyor bu seferde.! Zira bir insanın malını parasını sayması nesfsine hoş gelmektedir.! Bu sebepten bir düşmanı mağlup etsen bile bu sefer diğerine düccar oluyorsun.Bunların,yani şeytanın ve nefsinin her ikisinide birden alt etmek,o insanın yüksek derecelere çıkmasına sebep olabilmektedir.Bu da imanın Kamil oluşuyla alakalıdır.Biz günahkar kulların imanı ise Kamil derecesinde değildir.! Kimse ben kamil bir imana sahibim diyemez.! Eğer böyle söyleyen varsa dahi,bunu amelleri ve yaşantısı ile ıspat etmek zorundadır.Münafıklar işte bu yolu kullanıyorlar.! Toplum içindeyken Takvalı davranıp,yanlız başlarına kaldıklarında her pisliği yapıyorlar.!
Şunu bilki,hayırlı bir iş yapacağınızda,içinizden size yapma boş ver parana yazık,bu adama değmez,senin borçların var zaten önce onu öde,hayır işini rahata çıkınca yaparsın gibi sesler duyuyorsanız,bilinizki bu ses şeytanın sesidir.! Çünkü şeytan bir zamanlar meleklerin amiri idi.! En üstünü idi,ilim sahibi idi.! Şeytandaki ilmi sakın hafife almayınuz.! O bütün ilimleri bildiğinden,insanları nasıl ve ne şekilde kandıracağını iyi biliyor her konuda; Fıkıh,Kelam,Tasavvuf,Tevhid gibi konularda insana nerden yaklaşacağını iyi analiz edip aklınızı karıştırıyor.! Öyleki,bazen size yaptığı vesveseyi siz bile mantıklı görüp,bunu sanki siz düşünüyor gibi algılayıp uyguluyorsunuz.! Bir insanın içindeki bu sesin şeytanamı yoksa vicdanamı ait olduğunu ancak kalbinizde oluşan yüksek heyecanla,yani hızlı çarpmasıyla anlayabilirsiniz.Kalp hızlı çarpıyorsa,o işi yapmayınız.! Çünkü kalp yanlış işleri fark ettiğinde hızla çarpar,bir insanın öfkelendiği zamandaki durumu gibi.! Ama kalp sakin ve mutmain ise yapınız,,buda vicdan ve merhametin alametidir kalpteki…Kalp fıtratı gereği,yanlışı ve kötülüğü gördüğü vakit ona tepki vermek için heyecanlanır ve hızlıca çarpmaya başlar.Korktuğunuzdada aynı şekilde tepki vermektedir kalp.Kalbin vereceği tepkikere göre haraket edip,bunu vicdan dairesine gönderip,oradanda akle havale ederek bazı yanlışlardan korunabilirsiniz.
Birde iki ayaklı görünen şeytanlar varki,bunlarla mücadele etmekte bayağı bir zordur.! Bunlarında en tehlikelileri dişi olanlarıdır.! Tabi erkek olanlarıda tehlikelidir.! Ama dişilere olan zaaflarımızı gözönünde bulundurursak dişiler daha tehlikelidir.! Bu şeytanları gözle görebildiğimizden,bunlarla mücadele etmemiz azda olsa,görünmeyen şeytanlara göre kolaydır.Dişi şeytanların tuzakları genelde kadınsı ve cinsi arzuları ile dedikodu yalan iftira gibi sözleri iledir.! Erkek şeytanların tuzakları ise; Genelde,onlara özenti ile başlamaktadır.! İçki,kumar,kadın,
bi’dat fırka ehli,din düşmanı,katil,zalim,para babası vs vs gibi özelliklere sahip şeytanlara,,,cahil insanlar hep özenmiş ve onlarla dostluk kurmuşlardır.! Burda bu şeytanlara uyupta aklını ve vicdanını kullanamayan insanlar genelde hep helak olmuşlardır.!
Nefsin hilesine gelince; Bu daha farklı bir yol izlemektedir.Bunun hilesi pek lezzetlidir.! Zira insanın gönlüne hoşnut veren duygular ile aldatmaktadır bizleri.Bu lezzet bu haz sizi ona teslim olmaya zorluyor.! Eğer ona bu aşamada teslim olmayıp,ona yani gönlünüze ağır gelecek işi yaptığınız vakit onu malup etmiş olacaksınız.! Mesela; Bir kişi ile islami bir mevzu hakkında tartışma yaşıyorsunuz,,,Siz böyledir diyorsunuz,,,O kişi ise hayır gerçete böyledir diyor.! Bu tartışma hararetlendikçe,nefsinizinde hoşuna gitmektedir.Siz o insanı alt etmek için yenmek için nefsinizin oyununa düşüyorsunuz ! Tartışma her ne kadarda ilk başlarda Allah rızası için olmuş olsada,sonraları bu rızayı unutup nefsin tatminine dönüşmüştür.! Rakibinizi alt etmek,etrafınızdaki insanların size karşı,şu adama bakın ne kadarda Alimmiş her şeyi biliyor demeleri,senin nefsine hoş geldiğinden artık nefsin esiri haline gelmiş oluyorsun.! İşte bu ve benzeri durumlarda nefsin tuzaklarıdır.! Bunun önüne geçmekse her babayiğidin işi değildir.! Bunu önleyebilmek ancak Takva ehli insanların işidir…Zaten yukarıda nefsin ıslahı hakkında beş basamaklı durumu anlatmıştık,o maddelere tekrardan bakabilirsiniz…
Konuyu toparlaya bilirsek,,,Şeytanın ve Nefsinizin tuzaklarına ve oyunlarına kanmamak için,o düşmanlarınızı yakinen tanımanız gerekmektedir.Düşman ordusunun stratejisini bilmeyen kumandan,o savaşı kaybedecektir.! Öyle ise,bizlerde bu düşmanlarımızı yenmek için onların tuzak ve özelliklerini iyi bilmemiz lazım gelmektedir.Bunların tam manası ile tuzaklarını ve özelliklerini öğrenebilmek için,bu konularla alakalı değerli kitaplara veya eserlere de başvurabilirsiniz.Zira bizim şu kısa yazımız futbolcunun maça başlamadan önce yaptığı ısınma haraketlerine benzemektedir.
Bu makaleyi de burda sonlandırmak istiyorum.Zira bu çok uzun bir mevzudur,hepsini burda anlatamayız.Kalın sağlıcakla…
YAZAR: Celal Yağmur