Yanlış Tevhid Anlayışı
GÜNÜMÜZ YANLIŞ TEVHİD ANLAYIŞI.!
YAZAR: Celal Yağmur
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
“Hüküm ancak Allah’a aittir.O ancak kendisine ibadet etmenizi emretmiştir.İşte dosdoğru din budur fakat insanların çoğu bilmez” (Yusuf,40)
Salat ve selam Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed Mustafa’nın (sav)’in üstüne olsun.Yine selam olsun geçmişteki tüm Peygamberlere.Bu Peygamberlerki,Allah’ın elçileri olarak,yeryüzüne tevhid inancını yaymak için hiç bir zaman nefislerine uyupta geri adım atmamışlardır.! Allah Onlardan razı olsun,zira biz Onlardan razıyız…Acaba Onlar bizden razımı bunuda mahşerde öğreneceğiz inşallah.!
Geçmişte hiç bir Peygamber yokki insanlara ilk olarak tevhidi tebliğ etmiş olmasın.! Çünki tevhid geçmişteki diğer dinlerde olduğu gibi,islam dininindede olmazsa olmaz ilk şartlarındandır.! Tevhid,alemlerin Rabbi olan Allah’ın birliğine,yüceliğine,uluhiyetine,rububiyetine iman etmenin en önemli ve birinci şartıdır.! Tevhid’siz bir iman ve imansız bir tevhid düşünülemez.! Allah’ın biz kullarından beklediği ilk şart tevhid inancı ve yaşantısıdır.Bunun dışındaki hallerimizi dilerse bağışlar,dilersede cezalandırır.! Ama tevhidi inkar edenleri kesinlikle af etmeyecektir.! (en doğrusunu Allah bilir)
Kişinin müslüman olmasının birinci şartı tevhidi temiz ve halis bir kalple kabul etmesidir,yani ( LA İLAHE İLLALLAH) deyip,Hz.Muhammed’in O’nun kulu ve resulü olduğuna iman etmesidir.Bu sözü dil ile söyleyip,kalp ile tastik eden müslüman olmaktadır.
Peki öyleyse,Rabbimiz için bu kadar önemli olan tevhid inancı nedir,ne değildir.? Nasıl yaşarsak tevhid olur.? Ne yaparsak tevhid’den çıkmış oluruz.? Tevhidi nasıl savunmalı ve nasıl yaşamalıyız.? Tevhidin içeriği nedir,kaç çeşittir.? Geçmiş ümmetler ile bizlerin arasındaki tevhid anlayışı ve yaşantısının arasındaki farklılıklar nedir.? Tüm bunlarla alakalı konuları yazımızın devamında bahsedeceğiz inşallah…Öyleyse gelin öncelikle tevhidin olmazsa olmaz şu üç bölümünden bahsedelim.Bildiğiniz gibi,tevhid üç temel üzerine bina edilmiştir.Bunlar,ULUHİYET TEVHİDİ (diğer adı ile ibadetler tevhidi)…RUBUBİYET TEVHİDİ…İSİMLER VE SIFATLAR TEVHİDİ…Bunların üçüde şerksiz şüphesiz bir araya gelince ve iman edilince vede uygulamamızla tevhid inancına sabip olabiliriz.! Bunlardan birini inkara kalksak veya yaşantımızdan çıkarsak tevhidi inkar etmiş oluruz.! Allah korusun.!
ULUHİYET TEVHİDİ NEDİR.?
Allah’ın, kainattaki tasarruf ve hakimiyeti ile her şeyi kendisine ibadet ve itaat ettirmesi anlamına gelmektedir. Bunu da ilahlık sıfatları ile yapmaktadır; bu sıfatlar ilim, irade, kudret, sem, basar, kelam ve hayat sıfatlarıdır.
Mesela, Allah mutlak ve sınırsız bir kudret sahibi olunca, Onun karşısında rakip bir kudret olamaz; böyle sonsuz bir kudretin karşısında her şey boyun eğip itaat etmek zorundadır. Tabiri caiz ise, Allah’ı ilah yapan bu yedi sabit sıfattır…
RUBUBİYET TEVHİDİ NEDİR.?
Cenab-ı Hakk’ın her zaman her yerde her mahluka, muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye ve tedbir etmesi ve malikiyyet ve besleyicilik keyfiyetini ifade eden bir terim bir isimdir.
Mesela,örnek vermemiz gerekirse,bir kuzunun anne karnından başlayıp hayatı boyunca gelişip büyümesi ve muntazam şekilde beslenmesi hep rububiyet sıfatı ile ifade edilir. Bu anlamda kainatta ne kadar canlı ve cansız varlık varsa, hepsini besleyip büyüten, tedbir edip idare eden “rububiyet” sıfatıdır…
İSİM VE SIFATLAR TEVHİDİ NEDİR.?
Bu,en güzel isimlerin ve en yüce sıfatların yüce Allah’a ait olduğuna kesin olarak inanmak Tevhid etmek demektir. O bütün kemal sıfatlarına sahib ve bütün eksik sıfatlardan münezzehtir. O bu özelliği ile bütün varlıklardan ayrı ve eşsizdir. Ehli sünnet vel cemaat Rablerini Kur’an ve Sünnette gelmiş sıfatlar ile bilip, tanırlar. O’nu, O’nun kendi zatını ve Rasulünün O’nu nitelendirdiği sıfatlarla nitelerler. Lafızları kullanıldıkları gerçek anlamlarından saptırma yoluna gitmezler.Bizler Rabbul aleminin,bütün isim ve sıfatlarına iman eden bir ümmetiz elhamdulillah…
Evet arkadaşlar,buraya kadar kısada olsa tevhidin ne anlam ifade ettiğini görmüş olduk.Bundan sonra ise,bu konuyu birazdaha açarak,hepimizin anlayabileceği bir şekilde anlatmaya devam edeceğiz…
Sual edildiki; Kişi sadece dili ile kelime-i tevhidi söylemesi veya savunması tevhidi bir müslüman olmasını gösterirmi.?
Bizde acizane cevap verdik; Sadece dil ile imanda olmaz tevhid’te olmaz.! Bunu dil ile söyledikten sonra,kalbende tastik edip,kelime-i tevhidin şartlarını yerine getirince tevhidi müslüman olunur dedik.!
Kelime-i tevhidin şartlarını günümüz hurafeleri ve bidatlarınıda göz önüne alarak anlatmaya çalışacağız inşallah.Bununla birlikte,Ayet örnekleri ve Hadis örnekleri vererekte konumuzu nass’lara dayanarak anlatacağız.Bunlarla birlikte,bizlerde acizane olarak konuya biraz açıklamalar getireceğiz inşallah…
Şimdi ise tevhid kelimesinin özünü kısaca hatırlayalım…Tevhid; en kısa ifadesiyle “La ilahe illallah: Allah’tan başka ilah yoktur” demek ve bu inancın gereklerini tüm benliğiyle hissederek yasamaktır. Ancak tevhide ulaşmanın yolu, insanın öncelikle sahip olduğu yanlış inançlardan kurtulmasıdır.
Kelime-i tevhidde “la” yani Allah’tan başka tüm ilahların nefyedilmesi gerçek tevhide erişmenin ilk şartı olarak zikredilmiştir. Dolayısıyla Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem’de risalet vazifesine bu noktadan başlamıştır. Bütün batıl inançlar nefyedildikten sonra ise onun yerine sahih akide “illallah” ile yerleştirilmiştir.
İnanç esaslarını tebliğ eden peygambere imanın da Tevhid akidesinin bir rüknü olduğu unutulmamalıdır. Nitekim kelime-i tevhidin ikinci kısmını “Muhammedun rasulullah: Muhammed Allah’ın elçisidir” ifadesi teşkil eder. Zira Kur’an-ı Kerim’in Allah’a imandan sonra sık sık hatırlattığı husus, Hz. Muhammed (sav)’in peygamberliğine imandır. Kur’an-ı Kerim muhtelif ayetleriyle diğer iman esaslarını da bizlere bildirmiştir. Bunlar peygamberlere,kitaplara,meleklere, kadere ve ahiret gününe iman etmektir…
Tevhid, tüm Nebi ve Resullerin ortak çağrısıdır…
Allah’u Teala şöyle buyuruyor
“Andolsun ki Nuh’u kavmine gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka ilahınız yoktur…”Araf 39
“Andolsun ki biz Allah’a ibadet edin ve tağuttan sakının diye emretmeleri için her ümmete bir resul gönderdik.”Nahl 36
“Senden önce hiçbir Resul göndermedik ki ona: ‘Benden başka ilah yoktur. O halde bana ibadet edin diye vahyetmiş olmayalım.”Enbiya 25
Evet arkadaşlar,buraya kadar olan yazımızda tevhidin ne anlam ifade ettiğini gördük,tabi tevhidi tam manası ile anlatmaya kalksak buna güç getiremeyiz,biz kısa ve öz anlatmaya gayret ediyoruz,ki’ insanlar sıkılmasınlar…
Biz insanlar ve müslümanlar olarak,tevhid hususunda bazı hatalar ve yanlışlar yapmaktayızdır.! (Rabbim bizleri affetsin) Bu yanlışları gerek düşüncelerimizle,gerek yaşantılarımızla,gerek ibadetlerimizle,gereksede savunduklarımızla yapmaktayız.! Halk tabakasındaki gafillerin yaptığı bir çok yanlışlar vardır,mesela; Kabirlerden medet ummak,kabirlere bez ve benzeri şeyler asmak,orada yatan şahıstan mağfiret ve şefaat beklemek,onu aracı tayin etmek.! Diğer taraftanda aynı şekilde canlı insanlardan medet beklemek.! Bu bir şeyh olabilir,bir hoca olabilir,bir kahin,bir falcı olabilir vs…! Burda Şeyh’ler ve Allah dostları hakkında küçük bir hatırlatma yapalım.Dinimiz islam büyüklerimize ve diğer büyüklerimize saygı ve muhabbet beslememizi emretmektedir.Onlardan nasihat ve ilim öğrenmemiz gayet doğal bir durumdur,burda tevhide aykırı bir mevzu yok.! Taki onlara aşırı şekilde tazimde bulunmak,ellerine eteklerine kapanmak,Kur’andan ve hadislerden çok onların sözleri ile hareket etmediğimiz sürece.! İşte bu bir tevhid sınırıdır.! Kim bu sınırı aşarsa zalimlerden olup dinden çıkar.! İşte tüm bunlar tevhidin şartlarından olan Uluhiyete zıd bir davranıştır.! Çünki,Uluhiyet,ibadetlerin ve ilahlığın yanlızca Allah’a ait olduğunu belirtmektedir.! İşte yapılan tüm bu hurafeler,Allah’ın ilahlığını red etmektedir.! Kişi bunları yapmaya devam edip,tövbe etmeden ölürse müşrik olur.! Çünki,müşriklerde aynı işi yaparlardı,Allah ile aralarına aracı tayin edip tahtadan taştan yaptıkları putlara ibadet edip dua ederlerdi.! Senin kabir taşına bez bağlayıp ölüden aracılık yapmasını beklemen gibi.!
Bunlar ve yazamadığımız diğer hurafeler bu halk tabakasının şirk’idir.! Yani bu durum bir şirk’tir.! Allah’a isyan etmektir,birliğini reddetmektir,O’na ortaklar koşmaktır.! Peki ya biz müslümanların yanlışları ve hurafeleri nelerdir birde onlara bakalım şimdi;
Hatırlayınız,Resulü Ekrem efendimiz Hayber öncesi sahabilerine “Yarın sabah sancağı öyle birine verecemki,o Allah ve Resulünden razı,Allah ve Resulüde ondan razıdır.Allah onun eli ile zafer bahşedecektir” demişti.! Sabah olduğunda Efendimiz Ali bin.Talib nerdedir onu göremiyorum dedi.? Sahabiler,gözlerinden rahatsız olduğu için evdedir dediler.Peki öyleyse biriniz gidip alın getirin buraya dedi.Hz.Ali huzura varınca Efendimiz onun gözlerine tükürüğünü sürerek gözlerini mucizeyle hemencecik iyileştirdi.Ve netice itibari ile Hayber feth edildi…
Bunu niye anlattığımı merak etmişsinizdir,konumuzla ne alakası var diye.? Bunu ilerideki anlatacağım bazı hususlara örnek teşkil etmesi için anlattım.! Malumunuzdur,harici zihniyeti Hz.Alinin hayırlı bir insan olmadığını,onun Allah ve Resulünün dostu olmadığını belirtip onu imamete layık görmeyip haksızlık yaptığını idda ederekten tekfirle suçlamışlardı.! Halbuki,Resulullah “Allah ondan razı,oda Allah’tan razıdır” demişti Hz.Ali hakkında.Bunu bir Peygamber söylüyor,sıradan biri değil.! Hatta bu yanlışlar ve bidat’lar sonraki yıllarda Mutezile cemaatini ortaya çıkarmıştır.! Bu her iki olayın içindede yanlış tevhid anlayışları bulunmaktadır.! İşte 6.ve 7. Asırlarda ortaya çıkan kelam ekolini kuran kelamcılarda bu yanlışın içine düşmüşlerdir.! Bu ve buna benzer bütün olayların temelinde yanlış tevhid anlayışı bulunmaktadır.
İsmailiyiciler,kaderiyyeciler,rafızılar,şialar,
şiiler vs vs hepsinin ortak hataları yanlış tevhid anlayışıdır.!
Allah Teala şöyle buyurmaktadır
“Şu halde dini O’na has kılarak Allah’a ibadet edin.Dikkat edin halis din Allah’ındır.!”
Alimler bu ayetteki ilk vacibin ibadet tevhidi olduğuna ( ULUHİYET TEVHİDİ ) delil vardır demişlerdir.Çünki o akidenin esası ve islam dininin aslıdır.Kelamcıların ve onların peşinden gidenlerin ” ilk vacib Allah’ı bilmektir” demelerine gelince; Bu zaten fıtri bir olaydır,Allah kullarını bu fıtrat üzere yaratmıştır,zaten Allah’ı bilmekten yana kimsenin bir sıkıntısı yokki.! Bu günde,dünde herkes Allah’ı bilmekteydi.! İslamın ve tevhidin böyle bir sıkıntısı yokki.! Sıkıntı O’na eşler,ortaklar,aracılar,tayin etmede ve ibadeti O’na değilde putlara tağudlara yapmakta sıkıntı vardır.! Bu gün,dışarı çıkıp meyhaneden sarhoş çıkmış bir insana Allah varmıdır,Allah’ı bilirmisin deyin.? O sarhoş size birazda espirili olarak,siz beni sarhoş sandınız galiba,tabiki Allah vardır birdir tekdir diye cevap verecektir.! Bu sebepten günümüz dünyasında,Allah’ı inkar eden pek azdır.! Yani dostlarım,Allah’ı bilme,birleme ve yok sayma konusunda kimsenin bir endişesi olmasın.! Dikkat ederseniz müşriklerde Allah’ın varlığını inkar etmiyorlardı.Onlar Allah’a aracılar ve eşler tayin ederek kafir oldular.!
İşte tüm bu,müşriklerin,haricilerin,
mutezilenin,şia ve cemaatlerinin,
kelamcıların ve diğer zumrelerin yanlışları
Uluhiyet tevhidini iyi anlayamamalarından kaynaklanmıştır.!
Bunlar hep Rububiyet tevhidine yönelip,sadece Allah’ın yaratıcılığına,terbiye edişine,var olmasının bilinmesine değer verip hayatlarını ve yaşantılarını bu yönde sürdürüyorlardı.! Halbuki tevhid üç ana maddeden oluşmaktadır.Bunlar; Uluhiyet,yani ibadet tevhidi,Rububiyet,yani terbiye edici ve yaratıcı,birde İsim ve Sıfatlar tevhidi,yani Allah’ın isimlerinin ve sıfatlarının hiç bir mahlukata atf edilmemesi bu isim ve sıfatlara olduğu gibi iman etmesidir…Resulullah (sav) sahabilerden birini tebliğe gönderirken şunları tavsiye etti o sahabiye; Gideceğin topluluk kitap ehlidir,onlara önce “La ilahe illallah” demelerini öner,buna uyarlarsa onları beş vakit namazı öner,bunada uyarlarsa bu sefer yoksullara zekat vermelerini öner demişti…Görüldüğü gibi kelime-i tevhidden sonra namazı emrediyor,ardındanda zekatı emrediyor Efendimiz.Çünki o topluluklar La ilahe illallah kelimesinin ne anlam ifade ettiğini daha iyi bilmektedirler.Buradaki “La” çok büyük bir anlam ifade etmektedir.! “İlahe illallah” “La” dan sonra zikredilmektedir.Bunu iyi bilen araplar ve diğer toplumlar bu sözün özünü bildikleri için ya kabul ederlerdi veyahud red’ederlerdi.! Çünki “La” cümlesi onlara ağır gelmişti.! Bu cümleki onlara, “Hayır” Allah’tan başka tapmakda olduklarınız bütün ilahlarınızı red edeceksiniz,onlardan uzaklaşacaksınız,onları yok sayacaksınız diyordu.! “La” yı kabul ettikten sonrada “İlahe illallah” Ondan başka ilah yoktur cümlesini kabul edip,ardından tek ibadet edilmesi gereken ilaha yani Allah’a ibadet edeceksiniz manası taşıyordu bu kelimeler…
Nasıl ibadet edilmesi gerekiyor sorusunada, Namaz cevap vermektedir adeta.! Burdaki “La” cümlesinde,namazada atıf vardır esasen.? Çünki geçmişteki toplumlar,hep bir şeylere ibadet etme,tanzimde bulunma gibi adetleri vardı.! Bu adetlerini,taşalara odunlara tapınarak kendilerini ihya ediyorlardı.İşte “La” tüm bunları yok sayıp Allah’a ibadet edilmesini vurguluyordu.Bu sebeptendirki,İslam olabilmek için önce “La” demeniz ve bu cümlenin mesajını iyi anlayıp onunla amel ederek müslüman olabilirsiniz.! “La” yı uygulamadan “İlahe İllallah” demeniz size bir faide sağlamayacaktır.! Tapmakta olduğunuz putları,tağutları,hahamları,
papazları,falcıları,büyücüleri terk etmeden “İlahe illallah” demenizin hiç bir değeri yoktur.! Bu şuna benzerki kelime-i tevhid lafzını evine,arabasına,iş yerine,boynuna asıpta,günahlar ve hurafeler içinde yaşayan insanın hali gibidir.!
İşte tüm bu hurafeler,aldanmalar ve yanlışlar,Tevhi’din manasını ve mesajını iyi anlayamamaktan gelmektedir.!
Bizler Tevhi’din Uluhiyet yani ibadet kavramını tam manası ile idrak edememişizdir.! İbadetin ve tanzimin yanlızca Allah’a yapılabileceğini tam manası ile anlayamadık.! Günümüz dünyasında ve ülkemizde müslümanların Uluhiyet tebliğine pek önem vermediklerini görmekteyiz.Halbuki asıl olan ve ilk yapılması vacip olan şey Uluhiyete yönelmektir.Çünki Allah Teala bunu sık sık zikretmiştir Kur’anda…”Hüküm ancak Allah’a aittir.O ancak kendisine ibadet etmenizi emretmiştir.İşte dosdoğru din budur fakat insanların çoğu bilmez” (Yusuf,40) Ayetinde ve diğer bir çok ayette buna vurgular vardır.Çünki ilahlık kendisine ibadet edilmesini gerektiğini göstermektedir.İşte “La ilahe illallah” tüm bu yapılması ve uyulması gereken emirleri bir araya toplamıştır.Ondan başka ilah yoktur,Ondan başka ibadet edilecek mabud yoktur,isimlerin en güzeli ve şereflisi,Onun isimleridir gibi kavramların hepsi Kelime-i Tevhidin içerisindedir.Yine başka ayetlerde bu husus şöyle emredilmiştir;
“Andolsun ki Nuh’u kavmine gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka ilahınız yoktur…”Araf 39
“Andolsun ki biz Allah’a ibadet edin ve tağuttan sakının diye emretmeleri için her ümmete bir resul gönderdik.”Nahl 36
“Senden önce hiçbir Resul göndermedik ki ona: ‘Benden başka ilah yoktur. O halde bana ibadet edin diye vahyetmiş olmayalım.”Enbiya 25
Yine görüldüğü gibi Kendisine ibadet edilmesi vurgulanmaktadır burdaki ayetlerde ve diğer bir çok ayetlerde olduğu gibi.!
Bizlerde bu ayetler üzerinde yola çıkarak,Rabbimizin bizlerden tam olarak ne istediğini ve müslümanlar olarak neler yapmamız gerektiğini iyi bir şekilde analiz etmeliyiz.Evet arkadaşlar,tebliğimiz ve çalışmalarımız bu yönde olmalıdır öncelikle.Çünki Peygamberimiz ve sahabeleride bunu yapıyorlardı…Şu ayet buna delildir; ” Deki: Ben ancak Allah’a ibadet etmekle ve O’na ortak koşmamakla emrolundum.Ben ancak O’na davet ederim.Dönüşüm de ancak O’nadır. (Rad 36) Evet Resulullah ve sahabeler Allah’ın kendilerine emrettiği üzere sürekli O’nu ibadette birlemeye ve O’na şirk koşmaktan uzak durmaya davet ediyorlardı,bu uğurda cihad ediyorlardı…
Biz müslümanlarında bu yol üzere çalışmalarımızı yapmamız gerekmektedir.Bu gün bir müslümanın Türkiyede sokağa çıkıp Allah birdir O tekdir eşi ortağı yoktur diye bağırıp bunuda tebliğ niyetine yaptığını söylüyorsa,bence yanlış yapmaktadır.! Çükü bu,müslüman mahallesinde,insanlara Allah’ın var olduğunu ispat etmeye çalışmasına benzemektedir.! Zaten insanlar Allah’ın var olduğunu bilmektedir.? O’nun eşi ve ortağının olmadığınıda bilmektedirler.? Peki siz neyin tebliğini yapıyorsunuz burda.? Halkı müslüman olan bir toplumda,Allah’ın birliğini tebliğ etmek sizcede komik değilmidir.? Böyle bir toplumda,bu müslüman olan halka Allah’ın birliğini değil,yanlızca O’na ibadet edilmesini,tağut’ları ve hurafeleri bırakıp,sadece O’na yönelinmesini tebliğ etmeliyiz.! İşte bütün sıkıntıda burda başlamaktadır,Uluhiyet tebliğini bırakıp,Rububiyet tebliğine yöneliyoruz.! Halbuki ilk tebliğ edilmesi gereken şey Kelime-i Tevhid ile onun vazgeçilmez maddesi olan Uluhiyet tebliğidir.! Çünki Kur’andaki ve hadislerdeki bütün mesajlar bu yöndedir.! Ki kaldiki bütün Peygamberlerde bu yolu takip ederek insanlara tebliğde bulunmuşlardır.!
“Andolsun ki Nuh’u kavmine gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim Allah’a kulluk edin, sizin O’ndan başka ilahınız yoktur…”
Buradaki “kulluk” edin cümlesi,şüpesizki onların tapınmakta oldukları putları terkedip bir olan Allah’a ibadet edilmesi gerekliliğini vurgulamaktadır.Demekki önce Allah’ı birlemek ve hemen ardındanda ibadet ve tanzim edilecek tek gücün O’nun olduğuna iman etmektir tevhid.! Buradaki Allah’ı birlemek,gayrı müslüm ve kafir toplumlar için önemlidir,yoksa müslüman toplumda bu birleme söylenmesede zararı yoktur.! Müslüman toplumlar ve halklar zaten bu birliğe inanmaktadırlar.İşte haricilerin,mu’tezilenin ve kelamcıların yanlışlarıda burda kaynaklanmaktadır.! Bunlar imandaki ilk şartın,Allah’ın bilinmesi ile başlamalıdır,gerisi ise keyfiyattır diyorlardı.! Halbuki islamın ne geçmiş tarihinde nede bugün Allah’ın bilinmesi yönünde hiç bir endişesi yoktu dinimizin.? Allah zaten bilinen bir ilahtı.! Kimse O’nu inkar etmediki.? Müşrikler dahi inkar etmiyorlardı.? Şu ayet buna dalalet etmektedir; “Onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan, elbette Allah’tır derler.”
Müşrikler aracılar ve eşler tayin ediyorlardı Allah’a.! İşte bu halleri onları kafir etmiştir,yoksa inkarlarından dolayı değildir.? Ayette geçen “Müşrikler inkar ettiler” cümlesi,,,Allah yoktur anlamında bir inkar değildir.O’na eşler koşmuş olmalarından dolayı “inkar” ettiler cümlesi kullanılıyor burda.Buda gösteriyorki,kelamcıların ve diğerlerinin süregeldikleri davaları gerçekci bir dava değildi.! Kelamcılar ve bunların ardından giderek günümüze kadar ulaşan kişilerin,grupların,cemaatlerin yanlışları hep bu doğrultuda olmuştur.! Bugün yolda yürüyen be-namaz birine,Allah birdir demen,onun için hiç bir anlam ifade etmeyecektir.! Çünki oda biliyorki Allah birdir.! Ama ona,sen neden bir olan Allah’a değilde tağuda,paraya,mala,evlada,
dünyaya secde edip ibadet edersin derseniz,işte bu söz onu kahredecektir,ya imana gelecektir yada küfrünü arttıracaktır.! İşte asıl olan tevhid tebliğide budur.! Bakınız Allah’u Teala Resulullaha ne buyuruyor; ” Deki bu benim yolumdur.Ben ve bana tabi olanlar basiret üzere Allah’a davet ediyoruz.Allah’ı bütün noksan sıfatlardan tenzih ederim.Ben müşriklerden değilim.” (Yusuf 108)
Ebu Cafer et-Taberi bu ayet üzerine şöyle demiştir; Allah nebisi Muhammed (sav)’e şöyle buyurmaktadır; De ki ey Muhammed.! Kendisine çağırdığım bu davet ve üzerinde bulunduğum bu yol yani Allah’ın tevhidine ibadeti diğer ilahların ve putların haricinde Allah’a has kılmaya,O’na itaat etmeye ve O’na karşı gelmekten uzak durmaya davet benim yolumdur ve davetimdir.Tek olan ve ortağı bulunmayan Allah’a davet ediyorum.
Bu ayet Rasulullah (sav)’in tabilerinin basiret üzere olan ve Allah’a davet eden kimseler olduğuna delalet etmektedir.Demekki bu hal üzere olmayanlar,O’nun tabileri olduklarını iddia etseler bile,hakikatte O’nun tabilerinden değildirler.Yani kişi istediği kadar La ilahe illallah Muhammedün Resulullah desin ve bu sözün davasını savunduğunu iddia etsin,şu yukarıdaki ayetin tefsirine göre bence yalancıdır.! Çünki,savunduğun şeyin gereksinimlerini yerine getiremiyorsun.! Sadece dil ile savunduğunu idda ediyorsun demekki.!
Birde tevhidin fazileti hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum.Buharide geçen bir hadis şöyledir;
Ebu Hureyre der ki:
Resulullah’a: “Ya Resulallah! Kıyamet gününde senin şefaatinle insanların en mutlusu kimdir?” diye sordum. Resulullah şöyle buyurdu:
“Ey Ebu Hureyre! Senin hadise olan düşkünlüğünü gördüğümden dolayı, bu hadisi senden önce hiçbir kimsenin sormayacağını zannetmiştim. Kıyamet gününde benim şefaatimle insanların en mutlusu, kalbinden içtenlikle ‘La ilahe illallah’ (Allah’dan başka hiçbir ilah yoktur.) diyen kimsedir.” (Buhari)
Burdada Efendimiz,tevhid kelimesinin faziletini ön pılana çıkarmıştır.Bunun gibi nice hadisler mevcuttur kitaplarda.Lakin biz tevhidin faziletlerinden çok nasıl uygulanması gerekliliğinden bahsediyoruz burada,bu sebepten başka bir konuda inşallah bu faziletlerdende bahsederiz.
Netice olarak; Allah’ı Uluhiyet sıfatıyla birlemeden, ibadetlerde Allah’a başkalarını ortak koşanlara; Allah’ı isim ve sıfatlarında birlemeyenlere aksine onları iptal veya mahlukatın isim ve sıfatlarına benzetenlere veya fasit tevillerle onları tevil edenlere Allah her şeyin Rabb’i ve her şeyin yaratıcısı deyip ikrar etmeleri fayda vermeyecektir. Onları bu ikrarları küfür dairesinden çıkartıp iman dairesine sokmayacaktır.
Allah’u Teala Kitabında müşriklerin Allah’ın her şeyin yaratıcısı olduğunu ikrar ettiklerini haber vermektedir. Bununla beraber onlar müşrik olmaya devam etmişlerdir. Çünkü onlar Allah’ı Uluhiyet sıfatında birlememişlerdir. Allah ile beraber gayrına da ibadet etmişlerdir. Buna ek olarak onlar Allah’ı isim ve sıfatlarında da birlememişler, aksine Allah’ın bazı isimlerini inkar edip inanmamışlar, bazı isimlerini de tahrif etmişlerdir. Bu hususta Allah-u Teala şöyle buyurmuştur:
“En güzel isimler Allah’ındır. O halde Ona en güzel isimlerle dua edin. Onun isimleri hakkında mülhitlik edenleri bırakın; onlar yaptıklarının cezasını çekeceklerdir.”A’raf 180
Bundan dolayı seleften bir gurup şöyle demiştir: Müşriklere, gökleri ve yeri kim yarattı diye sorsan elbette ki onları yaratan Allah’tır diye cevap verirler. Bununla beraber Allah’tan gayrına ibadet ederler. Allah’u Teala,müşriklerin kendisinin yaratıcı, rızk verici ve her şeyin sahibi olduğuna inandıklarını haber vermektedir:
“Onlara gökten su indirip ölmüş olan yeri onunla dirilten kimdir, diye sorsan; elbette ki Allah’tır derler…”Ankebût 63
“Onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan, elbette Allah’tır derler.”Zuhruf 87
“De ki, sizi gökten ve yerden kim rızıklandırıyor ya da o kulakların ve gözlerin sahibi kimdir, ölüden diriyi diriden ölüyü kim çıkartıyor, kim buyruğunu yürütüyor (kainatı yönetiyor)? Allah’tır diyecekler. De ki: O halde (O’nun azabından) korunmuyor musunuz.?
Aslında bu mevzu şu kısacık yazımızla anlatılacak bir mevzu değildir.! Lakin okuyucularımız fazla sıkılmasınlar diye kısa ve öz anlatmak istedik burada.Yoksa anlatmak istediğimiz ve yazamdığımız bir çok konu vardı mevzumuz ile alakalı.Eğer eksik ve yanlış kelimeler sarf ettiysek affola.Malum bunları ben,telefonun küçücük kılavyesi ile yazmaktayım.Bu sebepten kelimelerde yazım hatası oluştuysa affınıza sığınıyorum,yine başka bir konuda buluşmak üzere Allah’a emanet olun diyorum,alasmarladık…
YAZAR: Celal Yağmur