KAYNAĞIMIZ: KİTAP SÜNNET İCMA VE KIYAS'TIR

Yuşa Aleyhisselam

www.ehlisunnetyolu.net
Yuşa Aleyhisselam

Yuşa aleyhisselam, İsrailoğullarına gönderilen peygamberlerdendir.

Musa aleyhisselamın yeğeni ve vekiliydi. Hıristiyanlar Yeşu diyorlar. Yusuf aleyhisselamın neslinden gelen Nun’un oğludur. Annesi Musa aleyhisselamın kız kardeşidir. Tam nesebi şöyledir: Yuşa bin Nun bin Efrahim bin Yusuf bin Ya’kub’dur.

Mısır’da doğan Yuşa aleyhisselam, Musa aleyhisselamın en yakın dostlarındandı. Musa aleyhisselam, Firavun’un zulmü üzerine, Allahü tealanın emriyle, kendine inanan ve tabi olanlarla birlikte Mısır’dan Tih sahrasına hicret ederken, Yuşa aleyhisselam da onunla beraber bulundu. Musa aleyhisselamın Hızır aleyhisselamla görüşmek üzere çıktığı yolculukta onunla İstanbul Beykoz tepelerinde ziyaret edilen Yuşa aleyhisselamın makamı.

beraberdi. Musa aleyhisselam Hızır aleyhisselamla karşılaşınca, Yuşa aleyhisselam geriye döndü. Allahü teala, Musa aleyhisselamın kavmine Arz-ı Mev’ud’u (Filistin ve Şam bölgesini) ihsan edeceğini bildirdi. Fakat İsrailoğulları o beldelerde zalim ve zorba bir kavim olan Amalikalıların bulunduğunu ileri sürerek gitmek istemediler. Allahü teala, Musa aleyhisselama vahyedip buyurdu ki: – Ey Musa! Ben burayı sizin için memleket ve yerleşme yeri olarak yazdım; takdir ettim. Oraya git ve düşmanlardan kim varsa onlarla harp et! Zira onlara karşı sizin yardımcınız benim! Kavminden her koldan bir temsilci seç! Onlar vefakar ve itaatkar olsunlar! Bunun üzerine Musa aleyhisselam, her bir koldan iyi haber toplayan, sözünde sadık ve vefakar birer temsilci seçti. Bunları Eriha şehri ve ahalisi hakkında bilgi toplamak için gönderdi. Aralarında Yuşa bin Nun da bulunuyordu. Haber toplamakla vazifeli kimseler Eriha’ya gittiler.

O belde ahalisinin iri cüsseli, çok kuvvetli ve kalabalık olduğunu görünce, Hazreti Yuşa ve Kalib bin Yukna hariç diğerleri korktular. Geriye dönüp, kavimlerine gördüklerini anlatarak, onların harbe gitmelerine mani oldular. Musa aleyhisselamın kavmi, diğer temsilcilerin anlattıklarını dinleyip, harp etmekten vazgeçtiler. İçlerine korku düşüp, feryada başladılar. “Keşke Mısır’da ölseydik. Yahut burada ölsek de, Allah bizi o zalimlerin memleketine sokmasa. Yoksa hanımlarımız, çocuklarımız ve mallarımız ganimet olarak kalacak.” dediler. Yuşa bin Nun ile Kalib bin Yukna ise kavimlerine gelip, Eriha beldesi ahalisinin kötü hallerinden bahsetmediler. Diğer kabilelerden, o belde ahalisi hakkındaki haberleri duyanlara ise, korkulacak birşey olmadığını, Allahü tealanın yardım ve inayetiyle Eriha’nın fethedileceğini bildirip, Musa aleyhisselama yardımcı olmaya çalıştılar. Onlara dediler ki: – Ey İsrailoğulları! Amalikalıların şehrinin kapısından hemen girin! Onların vücutlarının büyüklüğünden korkmayın! Biz onları gidip gördük ve öğrendik.

Onların bedenleri büyük ve kuvvetli, fakat kalbleri zayıftır. Sizinle harp etmeye ruhi metanetleri yoktur. Bir defa kapıdan girdiniz mi, Allahü tealanın vaat ettiği yardımın size gelmesiyle, elbette siz galiplerden olursunuz. Siz, gerçekten inanan, Allahü tealanın vaadini tasdik eden kimseler iseniz ve Musa aleyhisselamın peygamber olduğuna inanıyorsanız, düşmanların boy ve cüsselerine bakarak aldanmayınız! Onlardan korkmayınız! Size ilahi yardımın geleceği hususunda ve her halinizde Allahü tealaya tevekkül ediniz! İsrailoğulları, Yuşa aleyhisselam ile Kalib bin Yukna’nın söylediklerine inanmadılar ve Musa aleyhisselamın nasihatlerine uymadılar. Yuşa bin Nun ve Kalib bin Yukna aleyhimesselamı taş ve sopalarla öldürmek istediler.

İsrailoğulları Yuşa bin Nun ve Kalib bin Yukna’yı taşlayıp, Musa aleyhisselama karşı gelerek Allahü tealaya isyan edince, Musa aleyhisselam üzüldü. Allahü teala, İsrailoğullarını kırk sene müddetle Arz-ı Mev’ud denilen bölgeye girmelerini haram kıldığını ve onların Tih sahrasından çıkamayacaklarını bildirdi. “Biz harbe gitmeyiz!” diyerek isyan eden kimseler, kırk sene müddetle Tih sahrasında şaşkın bir halde dolaştılar. Kırk senenin sonuna doğru, Harun aleyhisselam ve ondan üç sene sonra da kardeşi Musa aleyhisselam vefat etti.

Hazreti Musa’nın halifesi Musa aleyhisselam vefat ederken, yerine Yuşa aleyhisselamı halife bıraktı. Allahü teala, Yuşa aleyhisselamı da İsrailoğullarına peygamber olarak vazifelendirdi. Bu sırada Musa aleyhisselama karşı çıkıp; “Biz harbe gitmeyiz!” diyen kimseler ölmüş, onların yerlerinde oğulları ve torunları çoğalmıştı. Allahü teala, Yuşa aleyhisselama, İsrailoğullarını toplayıp Tih sahrasından çıkarmasını ve Arz-ı Mev’ud denilen bölgeye gidip, cebbarlarla (zalimlerle) harp etmesini emretti.

Yuşa aleyhisselam, İsrailoğullarını toplayarak Eriha şehrini kuşattı. Kuşatma altı ay sürdü. Nihayet bir cuma günü akşam üzeri, mucizeler göstererek şehri fethetti. Yuşa aleyhisselam ve ona inananlar Eriha’yı fethettikten sonra, Ilya şehrini de aldılar. Bu şehrin Yuşa aleyhisselam tarafından fethedildiğini duyan çevre şehirlerin hükümdarlarından beşi, bir araya gelip, İsrailoğullarıyla topluca savaşa girdiler. Sonunda hepsi de yenilerek hezimete uğradılar.

Bel’Ak bin Baura Yuşa aleyhisselam, Eriha, İlya şehirlerini ve civarını fethettikten sonra, Belka şehri üzerine yürüdü. Belka şehrinin Belak ismindeki zalim hükümdarı, Yuşa aleyhisselama karşı aciz kalıp, İsm-i azam duasını bilen, her duası kabul olan, ilim ve ibadette yüksek, sözlerini yazıp istifade etmek için elinde hokka ve kalem ile yanında 2000 kişi bulunan ve ibrahim aleyhisselamın dinine inanan Bel’Ak bin Baura isimli kimseden yardım istedi. Yuşa aleyhisselama ve ordusuna karşı beddua etmesini talep ettiler. Belka şehri ahalisi de gelip, beddua etmesi için Bel’Ak bin Baura’ya yalvardılar.

Bel’Ak, Allahü tealanın peygamberine karşı beddua edemeyeceğini bildirdiyse de, azgın ve imansız Belka şehri ahalisi, bedduada bulunması için daha çok ısrar ettiler. Bel’Ak bin Baura’ya hediyeler getirip, birçok dünyalık vaat ettiler. Zalim hükümdar da, beddua etmediği takdirde, onu idam edeceğini söyleyerek idam sehpası kurdurdu. Bütün bunlar karşısında, Bel’Ak bin Baura’nın gönlünde dünya malına ve servetine karşı meyil belirdi. Dua etmeye razı olarak, şehrin dışındaki Husban dağına gitti. Ellerini dua için kaldırdığı zaman, dilinden, Belka şehri ahalisi aleyhine, Yuşa aleyhisselam ve İsrailoğulları lehine kelimeler dökülmeye başladı. Bu sözleri işiten Belka şehri ahalisi dediler ki: – Ey Bel’Ak! Ne yapıyorsun? Onlara dua, bize beddua ediyorsun! Bel’Ak onlara şöyle cevap verdi: – Bu sözleri isteyerek söylemiyorum.

Allah tarafından böyle konuşturuluyorum! Dua etmeye çalıştığı sırada, Allahü tealanın hikmetiyle, Bel’Ak’ın dili ağzından çıkıp göğsü üzerine sarktı. Allahü tealanın kendisine ihsan ettiği nimetlerin kıymetini bilmeyen, irade-i cüz’iyesini şeytanın ve kötü insanların istekleri doğrultusunda kullanan Bel’Ak bin Baura, nefsin ve şeytanın saptırmasıyla, dünya malına ve kadına meylederek yeni hileler peşine düştü ve imansız öldü. Kur’an-ı kerimde A’raf suresinin 175. ve 176. ayet-i kerimelerinde soluyan köpeğe benzetildi. “Onun gibiler köpek gibidir.” sözü, dillerde darbımesel olarak kaldı. Uzun bir kuşatmadan sonra Belka şehrini fetheden İsrailoğulları, Belak’ı ve Bel’Ak bin Baura’yı öldürdüler. Böylece Belka şehri, İsrailoğullarına geçmiş oldu.

İsrailoğullarının serkeşliği Yuşa aleyhisselamın kumandası altında, Eriha, İlya ve Belka şehirlerinin fethedilmesinden sonra, Arz-ı Mev’ud diye bilinen Filistin ve Şam diyarı, peyderpey İsrailoğullarının eline geçti. Yaptıkları azgınlık ve isyanların cezası olarak, kırk sene müddetle Tih sahrasında kıtlık ve yokluk içinde kalan İsrailoğulları, Arz-ı Mev’ud’a gelip, türlü türlü nimetlerden istifade etmeye başladılar. Beyt-i Mukaddes’in bulunduğu Kudüs’e girdikleri sırada, Tih sahrasından kurtuldukları ve Arz-ı Mev’ud’daki türlü nimetlere kavuştukları için, cenab-ı Hakka şükür secdesi yapmaları ve geçmiş günahlarına tövbe ve istiğfar etmeleri emredildi. “Hıtta”, yani “Ya Rabbi! Bizim dileğimiz günahlarımızın affolmasıdır.

Ya Rabbi! Bizim günahlarımızı affedip, amel defterimizden silmeni niyaz ederiz!” demeleri bildirildi. Fakat İsrailoğulları, Allahü tealanın bu emrini hafife alıp; “Hıtta” kelimesi yerine, buğday manasına gelen “Hınta” dediler. Allahü teala, emrini hafife alıp alay ettikleri için, onlara azabını gön derdi. Asi olanların hepsi, bir saat içinde, ölüp helak oldular. Nitekim hadis-i şerifte buyuruldu ki: (İsrailoğullarına, “Beyt-i Makdis’e, kapısından, secde eder olduğunuz halde, mütevazı bir şekilde giriniz ve ya Rabbi, hıtta [Yaptığımız hata ve günahlarımızı bağışlamanı senden niyaz ederiz.] deyiniz!” diye emrolundu. Onlardan zalim olanlar, hafife alıp alay etmek için bu emirleri değiştirdiler ve ellerini kalçalarına dayayıp, ayaklarını sürüyerek kibir ve gurur ile girdiler.) Yuşa aleyhisselam, Eriha ve Kudüs şehirlerini fethedince, o beldelerin ahalisinden birçoğu, eman dileyip, imana geldi. Bu bölgedeki diğer şehirleri de fetheden Yuşa aleyhisselam, batıda beş şehire gidip orayı da düşmanlardan aldı.

Daha sonra Şam diyarına giderek, orada yerleşmiş otuz bir hükümdarlığın beldelerini zapt etti. Putperest ve Allahü tealaya isyan eden hükümdarları öldürtüp, memleketlerini İsrailoğulları arasında taksim eyledi. Arz-ı Mev’ud denilen beldeleri yedi yılda fethedip, İsrailoğullarını oraya yerleştiren Yuşa aleyhisselam, yirmi yıl daha İsrailoğullarına, Musa aleyhisselama nazil olan Tevrat’ı okudu ve hükümlerini açıkladı. Onların Allahü tealaya iman ve ibadet üzere kalmalarına çalıştı.

Hazreti Yuşa’nın vefatı Yuşa aleyhisselam, ömrünün sonuna doğru hastalandı. Bunu duyan Selem hükümdarı Barık, bütün halkıyla mürted olup, dinden çıktı. Yuşa aleyhisselam, hastalığı sebebiyle ona karşı harbe gidemedi. Yerine Kalib bin Yukna’yı halife tayin etti.

Mürtedlere de bedduada bulundu. Musa aleyhisselamın vefatından sonra, yirmi yedi yıl, insanlara, Allahü tealanın emirlerini bildirdi ve 127 yaşında vefat etti. Kabrinin, Nablus veya Halep yakınındaki Mearre şehrinde olduğu rivayet edilir. Yuşa aleyhisselam; İstanbul’a hiç gelmedi. Beykoz tepelerinde ziyaret edilmekte olan kabrin, Yuşa peygambere ait olup olmadığını kesin olarak söylemek uygun değildir. Bir veli veya havarilerden birinin kabri olabilir. Böyle ise, yine kıymetlidir. Yuşa aleyhisselamın vefatından sonra, Kalib bin Yukna, Allahü tealaya iman edenlerle birlikte, daha önce mürted olup dinden çıkan Barık üzerine yürüdü. Selem diyarını fethedip, bunlardan on bin kadarını öldürdü. Barık ve ileri gelenlerini yakalayıp esir etti. Ölümden kurtulup dağlara kaçanlar da, Yuşa aleyhisselam daha önce beddua ettiği için, zillet ve sıkıntı içinde yaşayıp telef oldular.

Hazreti Yuşa’nın fazileti Yuşa aleyhisselam kara yağız, orta boylu, güzel yüzlü, iri gözlü, yassı göğüslü bir görünüşe sahip idi. Yüzünün güzelliği Yusuf aleyhisselama çok benzerdi. Görenler hayran kalırdı. Güzelliğini görmek için gelirler; “Ey salih kul, sana selam vermeye geldik!” derlerdi. O ise cevap vermeye haya ederdi. Cesur, kahraman, yiğit, harp taktik ve tekniğinde maharet sahibi idi. Zamanında yaşayan insanların; gerek dış görünüş, gerekse ahlak ve huy yönünden en üstünlerindendi. Musa aleyhisselama gönderilen Tevrat’ın hükümleri üzerine amel edip, insanlara tebliğ etmekle vazifelendirilmişti.

Hazreti Yuşa’nın mucizeleri Yuşa aleyhisselam, yapmış olduğu birçok muharebe ve fetihler esnasında, insanlara Hakkı tebliğ ederken, bazı mucizeler de göstermiştir. Mucizelerinden bir kısmı şöyledir: 1- Yuşa aleyhisselam, Eriha’yı fethetmek üzere İsrailoğullarını topladı ve giderken Şeria (Ürdün) nehrinin suları çok olduğu için geçemediler. Nehrin üstünde köprü de yoktu. Yuşa aleyhisselam dua edince, Şeria nehrinden bir yol açıldı. İsrailoğulları o yoldan geçtikten sonra, sular tekrar eskisi gibi akmaya devam etti. 2- Kale surlarının yıkılması: Bir şehrin fethi esnasında, muhasara (kuşatma) uzun sürmüştü. Surlarda gedik açılamamıştı. Yuşa aleyhisselam dua etti. Allahü tealanın kudretiyle yer sarsılıp kalenin surları yıkıldı.

Yuşa aleyhisselam ve ona inananlar oradan girip, şehri fethettiler. 3- Güneşin batmasının geciktirilmesi: Yuşa aleyhisselam, Kudüs şehrini cuma günü fethetmişti. Ancak, cuma günü muhasara devam ederken, güneş batmak üzereydi. Cumartesi gününe kalırsa, Musa aleyhisselamın dininde o gün mukaddes sayıldığı için harp edemeyecekti. Yuşa aleyhisselam, güneşin bir müddet daha batmaması için Allahü tealaya yalvarıp; “Ey Allahım! Güneşi geri al!” diye dua etti. Veya güneşe; “Sen Allahın emrindesin, ben de Onun emrindeyim. Bu sebeple, yerinde durmanı, Allahü tealanın düşmanlarından, akşamdan önce intikam almayı istiyorum” dedi. Allahü tealanın emri ve takdiriyle, batmak üzere olan güneş yükseldi. Bir müddet daha gündüz devam edip, Kudüs fethedildikten sonra battı.

Kaynak
Tarih Ansiklopedisi

www.ehlisunnetyolu.net
ETİKETLER:
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ